SAYIN SELÇUK ÖZDAĞ’IN, CAMİAMIZIN 17-25 ARALIK DARBE GİRİŞİMİ KARŞISINDAKİ TUTUMUNA DAİR GÖRÜŞLERİNE CEVABIMIZDIR

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Selçuk Özdağ, Artı TV’de yayınlanan “Odak” isimli programa geçtiğimiz günlerde konuk olarak katılmış ve "AK Parti ile FETÖ’nün son dönemde pazarlık masasına oturdukları" yönündeki iddialarla ilgili bazı yorumlarda bulunmuştur.

Sayın Selçuk Özdağ yorumları sırasında camiamızla ilgili bazı hususlara da değinmiştir. 17-25 Aralık darbe girişimi döneminde Sayın Adnan Oktar’ın bazı arkadaşlarının kendisini ziyaret ettiklerini, AK Parti ile Fethullah Gülen taraftarları arasında arabuluculuk yapmaya çalıştıklarını, taraflar arasında bir süredir devam eden kavganın dinmesi gerektiği yönünde görüş bildirdiklerini söylemiştir. 

Öncelikle şunu hatırlatmakta fayda vardır ki, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a yakın çevredeki birçok siyasetçi ve bürokratlar da dahil olmak üzere gazeteciler, aydınlar ve yazarlar, 17-25 Aralık olayları ve takip eden süreçte aylar boyunca bir kenardan olayları izlemekle ve sonucu beklemekle yetinmişlerdir. Buna karşın Sayın Adnan Oktar, bu yargı darbesi teşebbüsünün ilk anlarından itibaren gerek A9 televizyonunda katıldığı canlı yayınlardaki anlatımlarıyla gerekse de sosyal medya üzerindeki paylaşımlarla hiç çekinmeden, açıkça Devleti, Sayın Erdoğan'ı ve meşru Hükümeti savunmuş ve açık destek vermiştir.

Adnan Bey, 17 Aralık’ı 18 Aralık’a bağlayan geceden 30 Mart 2014 tarihine kadar, söz konusu hain teşebbüsün etkin olduğu süreç boyunca, A9 TV’de katıldığı canlı yayınlarda güçlü ve kararlı bir şekilde Sayın Erdoğan'a ve Hükümetimize sahip çıkmış, korumuş ve savunmuştur. 25 Aralık’ta yargı darbesinin ikinci dalga operasyonu başlayınca da yine aynı günden itibaren Sayın Erdoğan’a ve Hükümete olan desteğini hiçbir zaman çekmeyeceğini açıklamaya devam etmiştir. 

Adnan Bey'in söz konusu canlı yayınlardaki açıklamaları kendisine ait Twitter hesabından da eş zamanlı olarak paylaşılmıştır. Bunlara bazı örnekleri burada sunuyoruz.

Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Fetö’nün yargıdaki yapılanmasının seçilmiş Hükümeti devirme yönündeki bu teşebbüsün başarısız olmasında, Türk milletinin Sayın Erdoğan tarafında saf tutmasında Sayın Adnan Oktar’ın güçlü ve kararlı desteğinin son derece etkili olduğu açıkça görülmektedir. 

Bununla birlikte, Sayın Adnan Oktar’ın Fetö’ye karşı tutumu, bu yapılanmayı tehlikeli bulması ve kamuoyunu bu konuda uyarması bundan çok daha eski tarihlere dayanmaktadır. Fetö’nün “Hizmet Hareketi” olarak kabul edildiği ve desteklendiği 2010’larda dahi Sayın Adnan Oktar, bu yapılanmanın CIA ile bağlantısına dikkat çekip, “Fethullah Gülen’in Allah birdir sözü dışında hiçbir sözüne güvenilmeyeceğini” açıklamıştır.

17/25 Aralık darbe girişimini takiben, halen devletin birçok kurumunda etkin olan Fetö’nün sebep olacağı tahribatın büyüklüğünü net olarak gören Devletimiz tehlikeyi bertaraf etmek için çeşitli yol ve yöntemlere başvurmuştur. Örneğin, Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla bazı gazeteciler Amerika’ya Fethullah Gülen ile görüşmeye gönderilmiş, farklı aracılar da kullanılarak fitneyi yatıştırma girişimlerinde bulunulmuştur. 

Sayın Adnan Oktar ve camiamız da aynı dönemde, Devletimiz’in bu politikasına uygun olarak fitneyi yatıştırmak amacıyla, Hucurat Suresi’nin 9. ayetindeki “Müminlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup düzeltin…” hükmünün gereğini uygulamışlardır. Ülkemizin menfaati ve istikrarı bakımından bu tür bir fitnenin yatıştırılması gerektiğini gören, son derece titiz bir takip ve detaylı bir akılla süreci izleyen camiamız, Devletimizin bekası için bu süreçte bilinen bilinmeyen son derece önemli çalışmalar yapmıştır. Arkadaşlarımızın, bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız’ın bilgisi dahilinde, ülkemizde bulunan büyükelçilikleri ve konsoloslukları ziyaret ederek Fetö’nün gerçek yüzü hakkında bilgilendirmeler yapmaları, Türkiye’yi uluslararası alanda yıpratmaya çalışan propagandayı bertaraf etmeleri bu çalışmalardan sadece biridir.

Dolayısıyla, Sayın Selçuk Özdağ’ın düşüncesinin aksine, böyle bir durumda önce cesurca demokrasiden, seçilmiş Başbakan ve meşru Hükümetten yana cesur ve kararlı tavır koymak, sonra fitneyi yatıştırmak, bir yandan da fitne odaklarını ve olumsuz propagandalarını çökertmek için akılcı ilmi ve fikri faaliyetler yürütmek demokrasiye, vatana, millete ve Cumhuriyet'e sahip çıkmanın en doğru ve etkili yöntemidir. Allah’ın emirlerine uygun şekilde hareket etmektir. 

Sayın Selçuk Özdağ bu anlatımlarımız doğrultusunda düşündüğü takdirde, eminiz ki camiamızın 17-25 Aralık darbe girişimi sırasındaki tutumunu ne kadar isabetli ve doğru olduğunu kavrayacaktır. 

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.