İDDİANAMEDEKİ EVLİLİK KONUSUNDAKİ SUÇ İSNATLARI GEÇERSİZDİR

İDDİANAMEDEKİ EVLİLİKLE İLGİLİ SUÇ İSNATLARININ AKSİNE, EVLİLİK ANLAYIŞIMIZ KUR'AN-I KERİM'İN HÜKÜMLERİNE VE PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN SÜNNETİNE UYGUNDUR

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yargılandığı dosya kapsamında iddia makamı, camiamızdaki arkadaşlarımızın evliliklerini örgütsel bir tutum olarak değerlendirmiştir. Bazı evli arkadaşlarımızın operasyon tarihinde eşleriyle aynı evde gözaltına alınmamış olmaları, bazılarının aralarında çok sık telefon görüşmesi veya mesajlaşma olmaması, "hayatın olağan akışına aykırı" olarak değerlendirilen iddianamede, arkadaşlarımızın evlilikleri sözde "örgütsel amaca" ve talimatla yapılmış, yine sözde "kâğıt üzerinde evlilikler" olarak nitelendirilmiştir.

Bu yazıda, bu değerlendirmenin son derece hatalı ve ön yargılı olduğu açıklanmaktadır.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; iddianamede sadece evlilikler değil, daha birçok iyi niyetle, hayır gözetilerek, Kur'an'a uygun olarak yapılan şeyler, "hayatın olağan akışına aykırı" ve "örgütsel amaçla" yapılan davranışlar olarak nitelendirilmiştir. Camiamız, hayatının her anını Kur'an-ı Kerim'e göre yaşayan, her anında Allah'ın rızasını, rahmetini ve Cennetini gözeten kişilerden oluşmaktadır. Davranışlarımız, kararlarımız, günümüzdeki genel olarak maddeci, egoist, dinden uzak yaşanan hayatın olağan akışına uygun olmayabilir. Ancak, Kur'an gözüyle değerlendirenler, tüm bu davranış ve eylemlerin, Kur'an-ı Kerim'de anlatılan ve Sahabe döneminde yaşanan hayatın olağan akışına uygun olduğunu görecektir. Dolayısıyla tüm bu söz konusu eylem ve davranışların, "örgütsel tutum" olarak değerlendirilmesi son derece ön yargılı ve taraflı bir bakış açısının sonucudur. Arkadaşlarımızın evlilikleriyle ilgili iddialar da, bu ön yargılı bakış açısının bir ürünüdür.

İslam, evliliği helal kıldığı gibi, Medeni Kanunumuz da evlilik kurumunu resmi bir nikah ile güvence altına almaktadır. Bu nedenle, reşit olan ve kendi iradeleri ile evlilik akdini gerçekleştirmek isteyen, bunun için TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN YASAL UYGULAMALARINI ESAS ALARAK EVLENEN ARKADAŞLARIMIZIN EVLİLİKLERİNİN SORGULANMASI HUKUKEN MEŞRU DEĞİLDİR.

Dünya üzerinde birçok evlilik çeşidi vardır; örneğin bazı göçebe toplumlarda bilokal evlilik vardır, kadın ve erkek evlendikten sonra kendi anne-babalarıyla ayrı yaşamaya devam ederler. Kimi toplumlarda ise evliler kadının baba evinde yaşamak zorundadırlar. Yeni bir ev açamazlar veya erkeğin baba evinde kalamazlar. Bunlara benzer her toplumun benimsediği, yüzyıllardır uyguladığı çeşitli evlilik anlayışları örnek gösterilebilir.

Her ne kadar farklı toplumlar, ülkeler, gelenekler farklı evlilik anlayışları sunuyor olsa da, MÜSLÜMANLAR EVLİLİK ANLAYIŞLARINI HAK KİTABIMIZ KURAN-I KERİM'E VE PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN SÜNNETİNE GÖRE BELİRLEMELİDİR. Toplumların gelenekleri, törenleri veya adetleri kişilerin kendi tercihleri olabilir ve kanunlar çerçevesinde kabul görebilir. Fakat her Müslüman kadın ve erkek için belirleyici olan, Allah'ın rızasına uygun bir evlilik yapmaktır. Peygamberimiz (sav)'in Allah'ın rızasına uygun olan evlilik anlayışı, tüm Müslümanlar için olduğu gibi bizim için de geçerlidir.

Tüm hayatını Allah'ın razı olduğu bir ahlakla yaşayan Peygamberimiz (sav) için evlilik de Rabbimizin rızasını kazanmak için bir ibadet, salih bir niyetle gerçekleştirilmiş bir ameldir. MÜMİN BİR KADIN VE ERKEK ARASINDAKİ EVLİLİĞİN ASIL AMACI, BİRLİKTE ALLAH'IN RIZASINA UYGUN BİR AHLAK GÖSTERMEK, KURAN'IN HÜKÜMLERİNİ AYAKTA TUTMAK VE AHİRETE HAZIRLANMAKTIR. İman edenler, dünya hayatının sadece bir imtihan, geçici bir meta, bir eğitim yeri olduğunu düşündüğü için, evliliği de ahlakını olgunlaştırmak, imanını derinleştirmek, Allah'ı hoşnut kılmak ve Kur'an ahlakını yaşamak için bir yol olarak değerlendirmektedir. Mümin eşler, yaşamları boyunca Allah'ı hoşnut kılmak için ciddi bir çaba içindedirler, imtihan olduklarını ve hesap günü Rableri huzurunda amellerinden sorguya çekileceklerini bilirler.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız için İDEAL EVLİLİK, Peygamberimiz (sav)'in hayatında yaşadığı iman samimiyetini ve ihlasını örnek aldığımız, Allah'ın razı olacağını ümit ettiğimiz bir ibadettir. Eşler, sadece bu dünya hayatı için değil, ahirette de beraber olmak için, sonsuzluğa niyet ederek evlilik akdine imzalarını atarlar. Hatta asıl amaçları, sadece bu geçici dünya hayatında değil, sonsuza kadar ahirette beraber olmaktır. Kur'an'a ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetine göre, evliliğin yegane amacı, dünyanın süsü olarak tarif edilen ev sahibi olmak, çocuk sahibi olmak, torun sahibi olmak, özetle mallarda ve oğullarda artış elde etmek değildir.

Allah kullarına evliliğin nasıl olması gerektiğini Kur'an-ı Kerim'de bildirmiştir. Dünya hayatını hedefleyen evlilik Kur'an'a göre doğru değildir ve hatta boşanma nedenidir. Müslümanlar ahiret yurdunu hedefleyerek Allah için evlenirler.

CENAB-I ALLAH, KUR'AN'DA İKİ AYETTE ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE EVLİLİĞİN NASIL OLMASI GEREKTİĞİNİ HABER VERMİŞTİR.

Ahzab Suresi‘nin 28. ayetinde Peygamberimiz (sav) eşlerine evlilik ilişkisinde dünyevi çıkarları hedeflememelerini, aksi takdirde bunun bir boşanma nedeni olacağını bildirmektedir:

Ey peygamber, eşlerine söyle: "Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim." (Ahzab Suresi, 28)

Ayette, çok açık olarak bildirildiği üzere, eğer eşlerden biri, dünya hayatını, dünyadaki mal, mülk, gezmek, tatile gitmek, eğlence yerlerine gitmek gibi dünya hayatına ait çekicilikleri, Allah'tan, Allah yolunda çalışmaktan daha üstün tutuyorsa, bu bir boşanma nedenidir. Müslümanlar, tüm hayatlarını Allah'a adayarak yaşarlar. Önceliklerini vicdanlarına göre, Allah'ın en çok razı olacağı işlere göre belirlerler. Örneğin, Peygamber Efendimiz (sav) döneminde, Müslümanlar büyük zorluklar içindeydiler. Sürekli münafık ve müşrik saldırısı vardı. Müslümanlar şehit ediliyorlar, yurtlarından çıkartılıyorlar, türlü eziyetler görüyorlardı. Diğer yandan, Peygamberimiz (sav) ve sahabelerin, İslamiyetin anlatılması, yayılması gibi çok önemli bir tebliğ görevi vardı. Böyle bir ortamda, Peygamber Efendimiz (sav)'in bazı eşleri, onu daha çok görmek, Efendimiz (sav)'in daha çok yanlarında bulunmasını, onlarla ilgilenmesini, onlara hediyeler almasını istiyorlardı. Bunlar bir eşin isteyebileceği son derece meşru şeyler olmakla birlikte, öyle bir ortamda, Müslümanlar can tehlikesi altında iken, elbette Allah'ın rızasına en uygun davranışlar olmadığını Allah Kur'an'da bildirmiştir. Peygamber Efendimiz (sav), bazı eşlerindeki bu tavrı gördüğünde, onların dünyaya meyletmiş ve ahireti düşünmüyor olabileceklerini sezerek, Allah'ın da emri ile eşlerine bu uyarıyı yapmıştır.

Nitekim Ahzab Suresinin 29. ayetinde, Peygamberimiz (sav) eşlerine ahireti istiyorlarsa o zaman güzel davranışlarda bulunmalarını ve böylece Allah'ın onlardan razı olacağını söylemiştir. Bu ayet ise, ideal olan, doğru olan evlilik anlayışını açıklamaktadır.

"Eğer siz Allah'ı, Resûlü'nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır." (Ahzab Suresi, 29)

Kuran ahlakını samimi olarak yaşamaya niyet etmiş, Allah'ın sevgisini, hoşnutluğunu kazanmayı ana hedefi olarak belirlemiş, bu nedenle ayetlerin hükümlerine titizlikle uymaya çabalayan bir Müslüman için tek rehber Kuran ayetleridir. Allah'ın bizlere bildirdiği ahlak hayatımızın her alanını kapsar, bu nedenle bir Müslümanın hayatının her anına Kuran ayetlerinin belirlediği bir akıl ve anlayış hakimdir. Alışveriş yaparken, ticaretle uğraşırken, seyahat ederken, ayaktayken, otururken, yan yatarken, daha doğrusu bir ömür içinde yapılan her türlü hareket, faaliyet, amel, Allah'ın rızası gözetilerek yerine getirilir.

Bununla birlikte, Allah'ın Kuran ayetlerinde haber verdiği bir başka gerçek de, kalplerin yalnız Allah'ı anarak mutmain olacağı, huzur ve güven bulacağıdır. Bu nedenle bir MÜSLÜMAN, EVLİLİĞİNDE VEYA HAYATININ HER ANINDA MUTLU OLMANIN TEK YOLUNUN ALLAH'I ANMAK, ALLAH'IN AYETLERİNİ REHBER EDİNEREK YAŞAMAK OLDUĞUNU BİLMEKTEDİR.

Evlilik de, diğer hiçbir hükümden ayrı tutulamayacağı gibi yalnız Allah'ın rızası içindir.

Ahzab Suresi, 28. ve 29. ayetlerin tefsirlerini yapan İslam alimleri de Kuran ayetlerinde açıkça vurgulanan Müslüman eşler arasındaki Allah'ın rızasına uygun evlilik anlayışı hakkında kapsamlı açıklamalar yapmıştır.

Örneğin Elmalılı Hamdi Yazır, Ahzab Suresindeki 28 ve 29. Ayetleri şöyle açıklamıştır:


"Ey peygamber! Hanımlarına söyle..." Rivayet olunuyor ki RESULULLAH (S.A.V) DAN HANIMLARI ZİYNET ELBİSELERİ, SÜSLÜ ELBİSELER VE DAHA ÇOK NAFAKA, YİYECEK BEDELİ, GEÇİMLİK İSTEMİŞLERDİ; bu ayetler bu sebeple nazil oldu.


Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) Hz. Aişe'den başlayarak, hepsini serbest bıraktı. Hz. Aişe: "BEN ALLAH'I RESULULLAH'I VE AHİRET EVİNİ İSTERİM" dedi. Kalan hanımlar da öyle söylediler. (Buhari, Tefsiru Sureti 33/4-5; Tirmizi, Tefsiru Sureti 33/6.)

Hz. Aişe (r.a.)'den: "Resulullah bizi serbest kıldı, BİZ DE KENDİSİNİ TERCİH ETTİK VE ONU BOŞAMA SAYMADI" dediği rivayet edilmiştir.

Arkadaşlarımız da, aynı Peygamber Efendimiz (sav)'in dönemindeki evlilik anlayışına sahiptir.Peygamber Efendimiz (sav)'in bazı hanımları, sadece daha fazla ziynet, giyecek isteyerek dünyaya meyletmemişlerdi. Sürekli savaşta veya tebliğde olan Peygamber Efendimiz (sav)'in daha çok evinde olmasını, kendileriyle daha çok ilgilenmesini, daha fazla kendilerine zaman ayırmasını istiyorlardı. Oysa Allah'ın rızasının en fazlası tebliğde, İslamiyeti yaymakta, Müslümanları tehlikelere karşı korumakta olduğu için, Peygamber Efendimiz (sav)'in eşlerine bekledikleri ilgiyi gösteremeyeceği, onlarla sürekli, aynı evde düzenli olarak kalamayacağı aşikardır. Peygamber Efendimiz (sav)'in annelerimizle yaptığı evlilikler, ve Sahabelerin evlilikleri bu nedenle hiçbir zaman sorgulanmamıştır. Hiç kimse onlara neden ayrı evlerde hatta ayrı şehirlerde yaşıyorsunuz diye sormamıştır, hiçbir Müslüman, birlikte az zaman geçirdikleri için evliliklerinin meşruiyetini sorgulamamıştır. Kur'an ahlakıyla, vicdani sorumluluklar göz önünde bulundurularak değerlendirildiğinde, nedeni açıktır.

Camiamızdaki arkadaşlarımız da, aynı vicdani sorumlulukla, Kur'an ahlakını, Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetine uygun olarak, sahabelerimizi de örnek alarak evliliklerini gerçekleştirmişlerdir.Günümüzde bilindiği, yaşandığı şekilde bir evliliği amaç edinmemişler, önceliklerinin Allah'ın rızasına uygun, salih ameller için yaşamak olduğu yönünde karşılıklı olarak anlaşmışlardır. Evlilikteki amaçları, dünya hayatında sürekli bir arada olmak, aynı evi paylaşmak, yemek pişirmek, misafir ağırlamak değildir.

Kur'an-ı Kerim'de Allah müminlerin birbirlerinin velileri olduğunu, Bakara Suresi'nin 187. Ayetinde ise, birbirlerine "örtü" olduklarını bildirmiştir. Evliliğin amacı, Allah yolunda birbirine destek olarak gayret göstermek, birbirini tamamlamak, ahirette beraber olmaktır. Aile, evlilik kutsaldır. Arkadaşlarımızın ayrı evlerde bulunmaları, evliliklerinin Allah Katındaki meşruiyetini bozmaz, evliliklerini şüpheli hale getirmez. 

Nitekim evli olan arkadaşlarımızın tamamı, savunmalarında evliliklerindeki hedeflerinin sonsuz hayata yönelik bir birliktelik olduğunu, Allah rızası için evlendiklerini belirtmişlerdir. Bu nedenle iddianameye konu olan camiamızdaki arkadaşlarımızın evliliklerinin aile kavramının içini boşalttığı ve örgütsel çıkarların hedeflendiği bir birlik olduğu iddiası ne hukuki ne mantıki hiçbir dayanağı olmayan ve hiçbir gerçekliği olmayan önyargılı bir iddiadır.

Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.