TÜRKİYE, KUMPAS DAVALARININ YAŞANDIĞI BİR ÜLKE OLMAMALI

Son yıllarda gerek soruşturma süreçlerinde gerekse yargılamalarda yaşanan bir kısım hukuksuzluklara yönelik siyasilerin, akademisyenlerin ve basın mensuplarının açıklamalarında yer verdikleri bir tanımlama oldukça dikkat çekmektedir: KUMPAS.

Kumpas, bir tarafın diğer tarafa kurduğu bir “tuzak harekatı” olup, dürüstlük ilkelerinden uzak, adil yargılamayı etkilemek için oluşturulan sahte deliller ve gerçek dışı beyanlar ile hakikati karartma operasyonudur. Dolayısıyla, kumpasın amacı da hedef alınan kişileri toplum nezdinde “suçlu” göstermek ve bu şekilde de hem bazı kamu görevlilerini ve siyasileri yanıltmak hem de toplumu “manipüle” ederek aldatmaktır.

Dünya çapında ve ülkemizde bazı medyatik davalara baktığımızda kumpasların hep aynı tezgahlarda dokunduğu görülür. Süreç şöyle işler:

1– Önce, bazı resmi kurumlara asılsız ve uydurma İSİMSİZ İHBARLAR yapılır.

2– Daha sonra bu ihbarlar neticesinde, hiçbir HUKUKİ TEMELİ OLMAYAN SORUŞTURMALAR başlatılır.

3– Bu soruşturmalara yönelik hemen GİZLİLİK KARARLARI alınır. 

4– Akabinde, aynı hedef doğrultusunda tehdit ve baskı ile korkutularak ya da maddi menfaatler karşılığında bir kısım kişiler (SÖZDE) “MÜŞTEKİ” olarak biraraya getirilir. 

5– Cezaevine atılma, tüm maddi varlığına el konulma, medya kanalıyla kamuoyunda itibarsızlaştırılma, uzun seneler hapislerde çürüme gibi tehditlerle SUNİ "ETKİN PİŞMANLAR" DEVŞİRİLİR.

6– Dava dosyasına, SONRADAN OLUŞTURULMUŞ SAHTE DİJİTAL MATERYALLER, DÜZMECE NOTLAR, YAZIŞMALAR VE DOKÜMANLAR eklenerek suni deliller oluşturulur ve sonuçta ortaya bir yalan yığını konulur.

7– Dava dosyasıyla ilgili her ne kadar gizlilik kararı alınmışsa da, bu dosyalarda yer alan sonradan üretilmiş sahte belgeler, devşirilmiş müştekilere ve etkin pişmanlara zorla verdirilmiş yalan beyanlar, masa başında kurgulanmış iftira ve karalama senaryoları BASINA SIZDIRILIR. Haklarında soruşturma yürütülen kişiler de bu gerçek dışı belgeler vasıtasıyla kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırılmaya çalışılır ve  daha ortada yargı kararı yokken peşinen suçlu ilan edilir. Suçsuzluk karinesi ayaklar altına alınır.

8– Tüm soruşturma ve yargı süreci boyunca KUMPASIN MEDYA AYAĞI VASITASIYLA yargılanlar aleyhinde aralıksız bir KARA PROPAGANDA KAMPANYASI yürütülür. Dava dosyasındaki düzmece iddialar, yalan beyanlar, hayali senaryolar, karalama amaçlı kurgulanmış çirkin iftiralar medyada sürekli tekrarlanır. Böylece, hukuksuz bir dava sürecini meşru gösterebilmek amacıyla çarptırılmış bir kamuoyu rızası oluşturulmaya çalışılır. Diğer yandan, bu olumsuz propagandayla davayla ilgili emniyet ve yargı mensupları da yargılananlar lehine hukuki bir tavır gösterememesi için baskı altına alınır.

9– ÖZEL OLARAK ATANMIŞ SAVCI VE HAKİMLER vasıtasıyla her türlü usulsüzlüğe, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe imza atılarak GÖSTERMELİK YARGILAMALAR yapılır.

10– Tüm dünyanın gözleri önünde, kanun ve hukuk, adil yargılama hakkı, savunma hakkı, masumiyet karinesi, en temel insan hakları, vb. alenen çiğnenerek sürdürülen yargılamalar sonucunda daha EN BAŞINDAN BELİRLENMİŞ CEZA KARARLARI ÇIKARTILIR.

Yukarıda sözünü ettiğimiz, bazı basın kuruluşları üzerinden yapılan yoğun propaganda ve yanlı haberler neticesinde, yargılananlarla çok uzaktan bağlantısı olan bazı kişilerin bile gözleri korkutularak böylelikle yeni yeni müştekilerin de devşirilmesi sağlanmaktadır. Dava dosyalarında yer alan bazı HTS kayıtları incelendiğinde, bazı kamu görevlilerinin ve gazetecilerin de özel telefonlarından aramalar yaparak bahsettiğimiz "yeni müşteki devşirme" sürecinde aktif rol aldıkları görülmektedir.

Ayrıca, uzun süren ve sonu gelmeyecek gibi görünen soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde de, sahte delillerle “suçlu” gösterilen bazı “şüphelilere”, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanması adeta dayatılmaktadır. İnsanlar hayatlarını kaybetme, cezaevlerinde çürüme korkusuyla iftira atmaya mecbur kalmaktadır. Eskiden fiziki işkence altında insanlardan zorla gerçek dışı beyanlar alınırken yeni sistemde insanlar hukuk dışı gerekçelerle cezaevlerine doldurulmakta, malına mülküne el konulmakta, aileleri baskı altına alınmakta ve istenileni yapmaya mecbur bırakılmaktadır. 

Başlangıçta sadece isimsiz bir ihbarla başlayan bu süreç, medyanın da desteğiyle, gittikçe büyüyerek, adeta bir çığ gibi herkesi yutmakta, sonradan suni olarak müdahil edilmiş müştekiler, etkin pişmanlar, sahte deliller, gerçek dışı beyanlar, üzerinde oynanmış raporlar, medyadan ve trol sosyal medya hesaplarından “suç örgütü”, “silahlı suç örgütü” ve hatta “terör örgütü” gibi aralıksız sürdürülen algı operasyonları sonucunda, hayatlarında hiçbir suça karışmamış masum insanlar bir anda hayali bir örgütün hayali üyeleri ya da yöneticileri ilan edilmektedir. 

Adliyelerdeki dosya yoğunluğu düşünüldüğünde, İstinaf ve Yargıtay aşaması da bu sürece eklendiğinde, yargılama yıllar boyu sürmekte, sonunda kişiler beraat ederek aklansalar dahi yıllar boyu sürmüş olan kara propaganda nedeniyle, herkesin akıllarda haklarında yayınlanmış gerçek dışı iddialar, çirkin iftiralar ve karalamalar kalmaktadır. 

Dahası, bu hukuksuz linç sisteminin ne zaman kimi hedef alacağı da belli olmamaktadır. Bugün kendini çok güvende hisseden yarın nasıl olduğunu anlamadan kendisini bir dava sürecinin içinde hatta çoğu zaman cezaevinde bulmaktadır. Zamanı geldiğinde, gerek duyulduğunda devreye sokulmak üzere yıllar öncesinden, uydurma ve suni gerekçelerle açılmış ve bir kenarda yavaş yavaş kalınlaşa duran "gizli" soruşturma dosyalarından yarın belki de kendi isminin çıkmayacağından artık kimse güvende değildir.

İşte bu yüzden hukuk dışı her türlü girişime karşı durmak, kendi başına değil başkasının başına geldiğinde de gereken hukuki tepkiyi göstermek, oynanan oyunlara sessiz kalmamak gerçekte çok önemli bir vatandaşlık görevidir. Türkiye’yi kendilerince keyiflerine ve planlarına göre şekillendirmek isteyenlerin, vatanseverleri, milliyetçileri, aydınları bertaraf edip kendi kirli planlarını uygulamaya geçirmeyi planlayanların her defasında milletin irfanına çarpacağı açıktır. Ancak, kıymetli olan bunun çok vakit geçirmeden, tahribat oluşmadan yapılmasıdır. 

Unutmamak gerekir ki vicdan sahibi olanlar, iyiler, adaletten yana olanlar, sevgiyi isteyenler inançları ve yaşam tarzları ne olursa olsun her zaman aynı safın insanlarıdır.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.