SAYIN ADNAN OKTAR'IN HİÇBİR ZAMAN MEHDİLİK İDDİASI OLMADIĞI GİBİ MEHDİLİK İMASI DA OLMAMIŞTIR

Gerek yargılanmakta olduğumuz davada, gerekse kamuoyunda Sn. Adnan Oktar'a yönelik olarak ileri sürülen iddia, itham ve isnatların büyük çoğunluğunda hep güya Adnan Bey'in Mehdilik iddiasında bulunduğuna dair bir varsayımdan yola çıkılmaktadır.

Ancak, bu varsayıma ilişkin olarak somut herhangi bir bilgi, belge veya ispat bulunmamasına rağmen, davamızın bir kısım husumetli müştekileri ile (sözde) etkin pişmanlıkları tarafından kurgulanan gerçekdışı ifadelerinden medet umulmaktadır. 

Bu kişilerin uydurdukları hayali senaryolarında geçen, Adnan Oktar'ın sözde Mehdilik iddiasında olduğu ve kendilerinin de onun Mehdi olduğuna inandırıldıkları için camiamızdan uzun yıllar ayrılamadıkları, iradelerinin güya bu yolla fesada uğrayarak her denileni kayıtsız-şartsız yapacak hale getirildikleri’ şeklindeki iddiaların tamamı bu sözde Mehdilik iddiası varsayımına dayanak olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. 

Ancak, büyük bir kumpasın bir parçası olan bu kurgulama; baştan sona gerçek dışıdır, çelişkilerle doludur ve iddia doğrudan kendi kendini çürütür niteliktedir. Sözüm ona ‘Sayın Adnan Oktar Mehdi olduğu için ondan korkuyorduk ve ayrılamıyorduk’ mantığındaki ifadelerin tamamı özel olarak kurgulanmış ve etkin pişmanlıktan yararlanan bu kişilere baskı ve dayatmayla birebir dikte ettirilmiştir. Bu sebeple ''Mehdilik İddiası'' varsayımı ile bu varsayımdan yola çıkılarak Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında ileri sürülen gerçek dışı, hatalı ve haksız iddialar ile bunlara ilişkin cevaplarımızı detaylı olarak bilgilerinize sunmak istemekteyiz. 


1. ''MEHDİYET'' KONUSU, İMANA ESAS FARZ BİR KONU DEĞİLDİR, DOLAYISIYLA MÜMİNLERİN İMANI DA MEHDİ'YE YA DA BİR BAŞKASINA GÖRE ŞEKİLLENMEZ.

Namaz, oruç, zekat gibi Kuran'da geçen ibadetlerin tamamı farzdır ve bunlar Allah'ın açık hükümleridir. Ancak Mehdilik ise bu tarz açık bir hüküm değil, dolayısıyla imana esas bir konu da değildir. Yani;

MEHDİYET KONUSUNUN FARZİYETİ YOKTUR, DOLAYISIYLA MEHDİLİK BAĞLAYICI AMİR BİR HÜKÜM OLMADIĞINDAN HİÇBİR MÜSLÜMAN O ETKİ İLE BİR ŞEY YAPMAYA MECBUR OLMAZ, OLAMAZ. 

Zaten Kuran'ın genel mantığına bakıldığında da iman doğrudan Allah'a yöneliktir ve asla kişi veya kişilere göre şekillenmez. Bunun en güzel örneği Allah'ın Kuran'da sahabeye, 

“Muhammed ölür veya öldürülürse topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döndürüleceksiniz?” (Al-i İmran Suresi, 144)

diyerek imanlarını Peygamberimiz (sav)'a değil, doğrudan Kendisine yöneltmelerini emretmiştir. Dolayısıyla bazı müştekilerin ve etkin pişmanlıktan faydalanan sanıkların söz konusu beyanları her şeyden önce bu yönüyle mantıksız ve geçersizdir. 


2. ADNAN OKTAR'IN, KENDİSİNİN MEHDİ OLDUĞU YÖNÜNDE BİR SÖZÜ VEYA İDDİASI HİÇBİR ZAMAN OLMAMIŞTIR. AKSİNE ADNAN BEY HER DEFASINDA ve BİRÇOK FARKLI MECRADA BU İDDİAYI BİZZAT YALANLAMIŞTIR.

Sayın Adnan Oktar hiçbir zaman kendisinin ‘Mehdi olduğu’ yönünde bir iddiada bulunmadığı gibi, gerek televizyonda canlı yayınlanan sohbet programlarında, gerekse sosyal medyadaki paylaşımları yoluyla defalarca mehdilik iddiası olmadığını dile getirmiş, ÖMRÜMÜN SONUNA KADAR ASLA BÖYLE BİR İDDİADA BULUNMAYACAĞIM ŞEKLİNDE YEMİN EDEREK bu konuyu net bir şekilde açıklamıştır:

– "BEN MEHDİ DEĞİLİM!" (https://www.haber3.com/magazin/adnan-oktar-ben-mehdi-degilim-haberi-458299)

"MEHDİLİK İDDİAM YOK" (https://www.dailymotion.com/video/x1y1742) 

"BENİM MEHDİLİK İDDİAM YOK. HİÇBİR ZAMAN DA OLMAZ. DEFALARCA DA YEMİN ETTİM, YAŞAMIM BOYUNCA ASLA BÖYLE BİR İDDİADA BULUNMAYACAĞIM DİYE." (https://www.timeturk.com/tr/2013/03/09/adnan-oktar-dan-mehdilik-aciklamasi-mehdilik-alametleri-bana-uyuyor.html)

Sayın Adnan Oktar aynı açıklamaları kendine ait Twitter hesabından da yayınlayarak Mehdilik İddiasının olmadığını açıkça ilan etmiştir.


3. MEHDİYET İDDİA ETMİYOR, AMA İMA EDİYOR ŞEKLİNDEKİ İDDİALAR DA GERÇEK DIŞI OLMAKLA BİRLİKTE, BUNUN SÖZDE 'İRADE FEDASINA' DAYANAK OLARAK GÖSTERİLMESİ DE, KENDİ İÇİNDE DE ÇELİŞEN BİR MANTIKTIR.

Gerek yargılamanın devam ettiği davada, gerekse kamuoyunda hakkımızda ileri sürülen, sözde ''İRADE FESADI'' iddialarına dayanak olarak sunulabilecek herhangi bir somut bilgi, belge veya delil olmadığı için, bu kez ''İMA YOLU İLE MEHDİYET İDDİASI'' şeklinde daha önce görülmemiş, zorlama ve akla ziyan bir yorum türetilmiş ve kimi yerlerde, aşağıda göreceğiniz;

– "HER NE KADAR AÇIKÇA SÖYLEMESE DE, İMALAR VE YORUMLAMALARLA- kendisinin Mehdi olduğuna, peygamberler üstü bir konumda çok özel bir insan olduğuna inandıran…" 

– "AÇIKÇA SÖYLENMESE DE İMALAR YOLUYLA ADNAN OKTAR’IN MEHDİ, ÖZEL BİR İNSAN OLDUĞU HUSUSUNA İNANILMAKTA…"

şeklinde tümüyle kişisel yoruma dayalı, hukuki hiçbir geçerliliği olmayan, dinen de geçersiz, akıl dışı mantıklar ileri sürmüştür. 

Oysa ki herkesin takdir edeceği üzere;

Herhangi bir iddiayı açıkça söylemek yerine İMA YOLLU AÇIKLAMALARDA BULUNMAK, İDDİAYI İSPATLAMAK YERİNE AKSİNE İDDİA HAKKINDA TEREDDÜT, GÜVENSİZLİK HATTA TEDİRGİNLİK OLUŞMASINA SEBEP OLUR VE KENDİNDEN EMİN OLMAYAN BİR GÖRÜNÜM VERİR. 

Yani, bir şeyi açıkça ve doğrudan söylemek yerine ima etmek, kişileri o iddiaya inandırmaz, olsa olsa kafalarını karıştırıp şüpheye düşürür. Bu yüzden, Mehdilik iddiasıyla insanları istismar etmeye çalışan bir kişinin, bunu ima yollu yapmasının kişiler üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır. Böyle zayıf bir ima sonucunda kimsenin iradesi fesada uğramaz. Aklı çok kıt bir kimse bile böyle bir imadan etkilenip sorgusuz sualsiz ırzını, namusunu, istikbalini kimseye teslim etmez. 

Dolayısıyla, insanların güya ''İRADE FESADINA UĞRAYARAK'', ne yaptıklarını bilmez hareketlerde bulundukları iddialarına dayanak olarak, sözde ''MEHDİYET KONUSUNDAKİ İMA YOLLU AÇIKLAMALARIN SEBEP OLDUĞUNU'' ileri sürmek, saçma olmasının yanı sıra aynı zamanda kendi içerisine de çelişen, zorlama bir mantıktır. 


4. FİZİKİ BENZERLİKLER BİR KİŞİNİN “MEHDİ” OLUP OLMAMASI BAKIMINDAN HİÇBİR ÖLÇÜ VE ANLAM TEŞKİL ETMEZ. SN. ADNAN OKTAR'IN “BENZEMEKLE MEHDİ OLUNAMAYACAĞI”NA DAİR ONLARCA AÇIKLAMASI BULUNMAKTADIR.

Mehdi'nin bazı fiziksel özellikleri Sn. Adnan Oktar'a çok benzediği ve kendisi, başka pek çok Müslüman yazar gibi,  Mehdiyet konularında, İslami kaynaklardan yoğun ve kapsamlı araştırmalar yaptığı, eserler kaleme aldığı, Mehdi’nin özelliklerini ve alametlerini anlattığı için bazı kimseler tarafından, hatalı bir tavır olarak, kendisine Mehdi benzetmesinde bulunulmuştur. 

Ancak, en başta Sayın Adnan Oktar böyle bir hareketin çok yanlış ve fıkhen de çok sakıncalı olduğunu defalarca belirtmiştir. Sn. Adnan Oktar'ın da gerek televizyon programlarında gerek röportajlarında gerekse sosyal medya hesaplarında pek çok kereler dile getirmiş olduğu gibi, MEHDİ'YE BENZEMEK ASLA MEHDİ OLMAK anlamına gelmemektedir.

Ancak, elbette ki ortada fiziki bir benzerlik var diye, “Mehdiyeti anlatırsam, bu konuda kitaplar yazarsam Mehdilik iddia ettiğim sanılır.” endişesiyle Mehdiyet konusunu araştırmaktan, anlatmaktan vazgeçmenin çok yanlış bir tavır olacağı açıktır. Zira böyle bir tutum, Peygamberimiz (sav)’in “Mehdi ile müjdelenin” emrinden geri durmak anlamına gelecektir ki, salih müminlerin böyle bir şeyi kabullenmesi söz konusu olamaz.

Peygamberimiz (sav)'den nakledilen çok sayıda hadis-i şerifte, Hz. Mehdi'nin Peygamberimiz (sav)'in soyundan olacağı, yani Seyyid olacağı belirtilmiştir. Bugün dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan milyonlarca Seyyid vardır. Seyyidlerin herbiri Peygamber Efendimiz (sav)'in soyundan geldikleri ve bu soya ait genetik özellikleri taşıdıkları için de birçoğu az ya da çok ortak ve benzer fiziksel özelliklere sahiptir. 

DOLAYISIYLA, KENDİSİ DE HZ. PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN NESLİNDEN OLAN MEHDİ'NİN, HADİSLERDE TARİF EDİLEN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİNİ TAŞIYAN DÜNYA ÜZERİNDE ONBİNLERCE  HATTA YÜZBİNLERCE SEYYİD'İN OLMASI SON DERECE DOĞAL BİR DURUMDUR.

Aynı ya da benzer fiziki özellikleri taşıdıkları için bu yüzbinlerce Seyyid'in Mehdilik iddiasında veya imasında bulunmasının ne kadar anormal ve anlamsız bir tavır olacağı da ortadadır. Bu nedenle, fiziki benzerliklerin bir kişinin Mehdi olup olmamasında bir ölçü teşkil etmesi mümkün değildir.

Sayın Adnan Oktar da bu gerçeği, "Benzemekle Mehdi olunmaz. Mehdi, İslam itikadına göre, kaderde takdir edilmiş kişidir. Mehdilik iddia değil ispat makamıdır." sözleriyle çok kereler ifade etmiştir.

Peygamber Efendimiz (sav)'den aktarılan rivayetlere göre, ahir zamanda İslam Birliği’nin kurulmasına vesile olacak, İslam ahlakını dünyaya hakim edecek ve Hz. İsa (as) geldiğinde kendisini imamete sevk edip arkasında namaz kılacağı kişi "Mehdi" olacaktır. Hatta, o zaman bile, bu kişinin mutlak surette, kesin olarak Hz. Mehdi olduğunu iddia etmek fıkhen doğru olmaz, haram olur. Fakat, hadislerde bildirilen tüm alametler o kişinin şahsında ve onun döneminde meydana gelen olaylarda birebir tahakkuk etmiş olduğu için, “Allah-u alem bu zat Mehdidir.” denilerek insanlarda en fazla çok kuvvetli bir hüsnü zan oluşacaktır.

Adnan Oktar Bey, Mehdi’nin fiziksel alametlerini her anlatışında, fiziksel özelliklerin benzemesinin Mehdiyet için bir ispat olamayacağını da mutlaka devamında belirtmiştir. Örneğin;

Benzemekle Mehdi olunmaz. ZANLA MEHDİLİK İDDİASI OLMAZ. SEVDİKLERİNİN HÜSNÜ ZANNIYLA MEHDİLİK OLMAZ. İslam ahlakı dünyaya hakim olduğunda, İslam Birliği oluştuğunda, İsa Mesih’in (as) namazda öne geçirdiği kişi için “Allahualem bu şahıs Mehdi” diyeceğiz. BUNUN DIŞINDA MEHDİLİK İDDİA ETMEK İSLAM’A VE KURAN’A UYGUN DEĞİLDİR.” (Adnan Oktar; 21 Şubat 2018)

Benim hiçbir zaman Mehdilik iddiam olmadı, olmaz. Böyle bir iddiam olsa cübbeyle sarıkla yayına çıkar, kadınlarla hiç görüşmez, mason olmaz, tüm dünyaya hakim olan gelenekçi İslam anlayışını eleştirmezdim. Mehdilik iddiasında olan bir insan olmadım, olmayacağım. BENZEMEK MEHDİYET İÇİN İSPAT DEĞİLDİR. Mehdi’yi şöyle anlarız: İslam hakim olur, Müslümanların başında bir manevi lider olur İslam Birliği tam sağlanır, Hz İsa namazda o şahsı öne geçirir, o zaman ‘Allahualem bu kişi Mehdi’ deriz.” (Adnan Oktar; 21 Şubat 2018 A9 TV)

Tüm bu sebeplerden ötürü, Mehdi'nin hadislerde tarif  edilen fiziki alametleri, Seyyid olduğundan dolayı, gözle görülür şekilde Adnan Bey'e benziyor, bu konuda kitaplar yazıyor, Mehdiyet'i gündemde tutuyor diye –kendisinin hiçbir zaman böyle bir iddiası hatta iması dahi olmadığı halde– Adnan Bey’in Mehdilik iddia ettiğini öne sürmek çok büyük bir iftira olacaktır.


5. MEHDİYİ MÜJDELEMEK BİZZAT PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN EMRİ OLUP, MEHDİYET KONUSUNUN GÜNDEMDE TUTULMASININ ÇEŞİTLİ SEBEPLERİ VARDIR.  

5.1. Sn. Adnan Oktar'ın eserlerinde ve televizyon programlarında Mehdiyet konusunu anlatmasının en önemli sebebi, Peygamberimiz (sav)'in Müslümanlara ''Mehdi ile Müjdelenin'' diye emretmesi, yani Mehdiyetin Müslümanlar için bir müjde konusu olmasıdır. Bu konu Sahih Hadis kaynaklarında;

  • "MEHDİ İLE MÜJDELENİN" (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 12) 
  • ''SİZDEN ONA (MEHDİYE) KİM YETİŞİRSE, KAR ÜZERİNDE SÜRÜNEREK DAHİ OLSA ONA GELSİN. Ona katılsın. Zira o, Mehdi'dir'' (İbn Mace, Fiten, B 34, H 4082; İbn Ebi Şeybe, c. VII, s. 527; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)

şeklinde geçmekte olup, Müslümanlara bizzat Peygamberimiz (sav) tarafından emredilmiştir.   

5.2. Ayrıca, Mehdiyet konusu sadece günümüzün değil, yüzlerce yıldır Müslümanların en çok merak ettiği konu olup, Peygamberimiz (sav) döneminde sahabenin en çok soru sorduğu konular arasında yer almaktadır. Bu sebepledir ki, İslam tarihinde Mehdiliğin yüzyıllardır tüm Müslümanlar tarafından anlatılan ve hala anlatılmaya da devam eden bir konu olduğu açıkça görülmektedir. İslam alimleri, İlahiyatçılar, araştırmacılar, yazarlar eserlerinde, sohbetlerinde ve halkımızın büyük bölümü de her türlü platformda Mehdiyet konusunu sık sık gündeme taşımaktadırlar.

Dolayısıyla, Sayın Adnan Oktar’ın da bir Müslüman olarak inancı gereği Peygamberimiz (sav)'in sahih hadislerinden, İslam alimlerinin eserlerinden alıntılar yaparak diğer pek çok konu gibi, Mehdiyet konusunu da anlatmış olmasında daha doğal bir ne olabilir.

Tüm İslam düşünürleri, yazarlar, araştırmacılar veya halkımızdan Mehdiyet konusundan bahsedenler nasıl ki ‘Mehdiyi anlatıyor’ gerekçesiyle suçlanamazlarsa, Sayın Adnan Oktar da Mehdiyet’ten bahsettiği için suçlanamaz 

5.3. ''Mehdiyet'' Müslümanların birleşip dayanışmalarının yani İttihad-ı İslam'ın bir diğer adıdır. Dolayısıyla ''Mehdiyet'' bu yönü ile her dönemde Müslümanları heyecanlandırıp, onlara şevk veren bir unsur olmuştur.

Peygamberimiz (sav)’in sahih kaynaklarda yer alan hadislerinde, ahir zamanda dünyanın pek çok fitne ve bozulma ile sarsılacağı, yeryüzünün adaletsizlikle dolacağı, dünya üzerindeki Müslümanların büyük acılar çekeceği; ancak sonrasında Hz. Mehdi’nin zuhuru ile dünya üzerindeki bozulmaların durulup, dünyanın yeniden huzur ve mutluluğa kavuşacağı, İslam aleminin birlik olacağı anlatılır. 

Mehdiyet bu yönü ile her dönemde Müslümanları heyecanlandırıp, onlara şevk veren bir unsur olmuş, bu sebeple de tarih boyunca pek çok İslam alimi tarafından anlatılmış ve Müslümanlar tarafından da beklenmiştir. 


6. MEHDİYET KONUSUNU ANLATMAK TCK'NA GÖRE BİR SUÇ OLMAMAKLA BİRLİKTE, BU KONU İLK KEZ SN. ADNAN OKTAR TARAFINDAN ANLATILMIŞ DA DEĞİLDİR. MEHDİYET İSLAM’IN DÖRT (4) MEZHEBİNDE BİRDEN HAK OLUP, HEM DİYANETİN YAYINLARINDA YER ALMAKTA, HEM DE İLAHİYAT FAKÜLTELERİNDE OKUTULMAKTADIR.

Öncelikle belirtmek isteriz ki Sn. Adnan Oktar da, tüm Müslüman yazarlar gibi, İslam inancımızın bir gereği olarak eserlerinde Kuran ayetleri ile birlikte, Peygamberimiz (sav)'in hadislerine de yer vermektedir. Dolayısı ile Peygamberimiz (sav)'in muteber hadislerinde sıklıkla bahsedilen konulardan birisinin Mehdiyet olması sebebiyle, Sayın Adnan Oktar da eserlerinde bu konudaki hadislerden ve İslam alimlerinin bu yöndeki anlatımlarından bahsetmiştir. 

Bununla birlikte, Mehdiyete inanmak veya inanmamak kişilerin hür iradesine kalmış bir seçim olmakla birlikte, bu konudan bahsetmek veya bahsetmemek hakkında TCK kapsamında herhangi bir suç olmadığı da herkesçe malumdur. 

Dahası, MEHDİYET, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NIN BASTIRDIĞI KİTAPLARDA ANLATILAN, Diyanet'in en büyük kurumu ve en büyük kütüphanelerinden birisi olan İslam Araştırmaları Merkezinde yer alan el yazması eserler de dahil olmak üzere tüm kaynaklarda anlatılmakta olan, YANİ DEVLET ELİYLE HALKA ÖĞRETİLEN BİR KONUDUR. 

CUMHURBAŞKANIMIZ SAYIN TAYYİP ERDOĞAN’IN TEŞVİKLERİYLE, DEVLETİMİZ TARAFINDAN BASILIP DAĞITILAN RİSALE-İ NURLARIN OLDUKÇA GENİŞ BİR BÖLÜMÜNDE DE MEHDİYET ANLATILMAKTADIR. 

Dolayısıyla, devletin kitaplarında dahi olan bir konunun Adnan Bey tarafından da anlatılmasından daha doğal bir şey bulunmamaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından devlet eliyle basımı yapılan Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur isimli eserlerinde Mehdiyet hakkında şu açıklamalar yer almaktadır.

  • "... İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE 1400 SENE SONRA GELECEK BİR HAKİKATİ ASIRLARINDA KARİB ZANNETMİŞLER..." (Sözler, s. 318) 
  • "Hem şu sırdandır ki; Mehdi, Süfyan gibi ahir zamanda gelecek eşhasları çok zaman evvel, hatta tabiin zamanında onları beklemişler, yetişmek emelinde bulunmuşlar." (Sözler, s. 318)
  • "HAKİKİ BEKLENİLEN VE BİR ASIR SONRA GELECEK O ZAT (Mehdi)" ... (Kastamonu Lahikası, s. 61-62)
  • "Hatta bazı ehl-i velayet “onlar geçmiş” demişler. ..... Çünkü her zaman, her asır, kuvve-i maneviyenin takviyesine medar (dayanak) olacak ve yeisten kurtaracak “mehdi” manasına muhtaçtır." (Sözler, s. 318)
  • "...Evet şimdi olmasa da 30-40 SENE SONRA fen ve hakiki marifet ve medeniyetin mehasini o üç kuvveti tam teçhiz edip, cihazatını verip o dokuz manileri mağlup edip dağıtmak için taharri-i hakikat meyelanını ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi o dokuz düşman taifesinin cephesine göndermiş, inşaAllah YARIM ASIR SONRA onları darmadağın edecek." (Hutbe-i Şamiye, s. 25)
  • "…Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsini haklı olarak bir nevi Mehdî telâkki ediyorlar... Gerçi bu, bir iltibas ve bir sehivdir, fakat onlar onda mes’ul değiller. Çünkü ziyade hüsn-ü zan, eskiden beri cereyan ediyor ve itiraz edilmez. Ben de o kardeşlerimin pek ziyade hüsn-ü zanlarını bir nevi dua ve bir temenni ve Nur talebelerinin kemâl-i itikatlarının bir tereşşuhu gördüğümden, onlara çok ilişmezdim." (Emirdağ Lahikası, Sf 205)

Görüldüğü gibi Bediüzzaman Hazretleri, yukarıda aktardığımız sözlerinde, Müslümanların her dönem Mehdi beklentisi içerisinde olduklarını, hatta zaman zaman Müslümanların ''falanca kişi Mehdi olabilir'' şeklinde fazlaca hüsnü zanda bulunabildiklerini, bunun sıkça rastlanılabilen bir durum olduğunu çok güzel açıklamış, Mehdi’nin geliş zamanı olarak ise Hicri 1400’leri, yani kendisinden sonraki asrı işaret etmiştir. 

Mehdi ve Mehdiyet konusu Dört Mezhep'te de haktır. Ehli Sünnet mezhepleri olan Hanefi, Hanbeli, Maliki ve Şafi mezheplerinin tamamında da, Hz. Mehdi’nin gelişi inanç esaslarından biri olarak sayılmaktadır: 

– Hanefi Mezhebi Kaynaklarında Hz. Mehdi:

“..... Kıyametin büyük alametlerinden daha başkaları da vardır. Örneğin MEHDİ (A.S.)’IN GELMESİ gibi. Bütün bu olaylar sahih haberlerin getirip söylediği gibi haktırlar ve gerçekleşeceklerdir.” (Fıkhu’l Ekber Tercümesi, İmamı Azam Ebu Hanife, Hazırlayan Ali Rıza Kaşeli, s. 99) 

– Şafii Mezhebi Kaynaklarında Hz. Mehdi:

"Kıyamete yakın bir zamanda HZ. MEHDİ (A.S) diye anılan Müslüman bir kumandan çıkacak ve Müslümanların imanlarını tazeleyip, yeryüzünde yaygın bir halde bulunan zulüm ve tecavüzleri kaldırıp yerine hak ve adaleti yerleştirecektir'' (Büyük Şafii İlmihali, Halil Günenç, ilaveli 2. baskı, s. 23) 

– Maliki Mezhebi Kaynaklarında Hz. Mehdi: 

İmam Malik’in en önemli eseri olan El Muvatta’da da Hz. İsa (a.s.)’ın ikinci kez yeryüzüne gelişine ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuruna dikkat çekilmektedir. (El Muvatta, İmam Malik, cilt II) 

– Hanbeli Mezhebi Kaynaklarında Hz. Mehdi:

"Yeryüzü zulümle dolacaktır. Daha sonra EHL-İ BEYT’İMDEN OLAN BİRİSİ (HZ. MEHDİ) zuhur edecek yedi veya dokuz yıl hüküm sürecek ve yeryüzünü tekrar adaletle dolduracaktır." (Müsned-i Ahmed, c.3, s.28, Musnedat-u Ebi Said-il Hudri babında Mehdi ile ilgili bir takım hadisler zikredilmiştir; Yenabi-ul Mevedde, c.2, s.228) 

Ayrıca, Mehdiyet konusu Ehli Sünnet itikadının en temel kaynaklarından olup, Kuran'dan sonra en çok başvurulan Kütüb-ü Sitte'de de yer almaktadır. Kütüb-ü Sitte içerisinde yer alan Peygamberimiz (sav)’in hadislerinden bazıları ise şöyledir;

  • Rasulullah (sav)’e sordu, buyurdular ki: ‘’ÜMMETİMİN ARASINDAN MEHDİ ÇIKACAKTIR, beş veya yedi veya dokuz yaşayacaktır'' (Sünen-i Tirmizi, Fitneler Bölüm 52, 2232)
  • "Eğer (dünyanın sonuna) bir gün kalsa bile zulümle dolan dünyayı adaletle doldurması için benim EHL-İ BEYT’İMDEN OLAN BİRİSİ (MEHDİ) mutlaka gönderilecektir."(Sahih-i Ebu Davud, Kitab-ul Mehdi, c.2, s.207; El-Beyan, s.59; Nur-ul Ebsar, Şeblenci, s.156)
  • "Va’dedilmiş MEHDİ BENİM EHL-İ BEYT’İMDEN ve Fatıma’nın (a.s) evlatlarındandır." (Sahih-i İbn-i Mace Bab-u Huruc-ul Mehdi, c.2, s.207)
  • "Bizim MEHDİ’MİZ çıkık alınlı ve ince burunludur. Zulümle dolduktan sonra yeryüzünü adalet ile dolduracaktır. O, yeryüzünde tam yedi yıl hükümet edecektir." (Sahih-i Ebu Davud, c.2, Kitab-ul Mehdi, s.208)
  • "VA’DEDİLMİŞ MEHDİ benim Ehl-i Beyt’imdendir. Allah-u Tealâ onun için gerekli şartları bir gecede hazırlar." (Sahih-i İbn-i Mace, c.2, Bab-u Huruc-ul Mehdi, s.519)

Özetle, MEHDİYET İSLAM TARİHİ BOYUNCA MÜSLÜMANLARIN HER ZAMAN GÜNDEMİNDE OLMUŞ, TÜM BÜYÜK ALİMLER TARAFINDAN ANLATILMIŞ, TÜM MUTEBER ESERLERDE AÇIKLANMIŞTIR.

Bu alimlerin önde gelenleri şöyledir:

  • İMAM-I A’ZAM EBU HANİFE 
  • İMAM-I MALİK 
  • İMAM-I ŞAFİİ
  • İMAM-I AHMED BİN HANBEL
  • İMAM-I RABBANİ
  • ABDÜLKADİR GEYLANİ
  • MUHYİDDİN İBNİ ARABi
  • MUHAMMED B. RESUL EL HÜSEYNİ EL BERZENCİ
  • CELALEDDİN SUYUTİ
  • İBN-İ KESİR
  • İMAM ŞARANİ
  • İBN HACER EL MEKKİ
  • ALİ BİN HÜSAMEDDİN EL MUTTAKİ
  • AZİZ MAHMUT HÜDAİ
  • BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
  • SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN
  • SEYİT ABDÜLHALİM ARVASİ
  • MEHMET ZAİD KOTKU
  • MAHMUD ESAD COŞAN
  • SEYYİD MUHAMMED RAŞİT EROL
  • ŞEYH NAZIM KIBRISİ
  • MAHMUT USTAOSMANOĞLU
  • OSMAN NURİ TOPBAŞ
  • HÜSEYİN HİLMİ IŞIK


7. MEHDİYET, YANİ ASLINDA TÜRK İSLAM BİRLİĞİ ÜLKÜSÜ, AYNI ZAMANDA TÜRK DEVLETİNİN DE RESMİ İDEOLOJİSİDİR.

Atatürk döneminden beri devletin resmi kurumlarının basmış oldukları kitaplarda Mehdiyet konusunun halka anlatılmış olması bunun önemli bir delilidir. Devlet eliyle Diyanet tarafından bastırılan kitaplar ile ilgili olarak bir önceki madde başlığı altında detaylı bilgiler vermiş olduğumuzdan dolayı burada aynı bilgileri tekrarlamıyoruz. 

Ancak, bunların yanı sıra SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN ASKERİ BAŞDANIŞMANI OLAN SAYIN ADNAN TANRIVERDİ BEYEFENDİNİN, katılmış olduğu bir toplantıda dile getirdikleri;

Mehdi gelecek, ortamı hazırlamamız lazım. İslam Birliği olacak mı olacak. Nasıl olacak? Hz. Mehdi geldiği zaman. Peki Mehdi ne zaman gelecek? Allah bilir. Peki bizim bir işimiz yok mu, ortamı hazırlamamız gerekmez mi? İşte biz bunu yapıyoruz.”

ifadeleriyle, devletimizin Mehdiyete ilişkin görüşlerini de ilk ağızdan açıklamışlardır. 

Bununla birlikte, Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye'nin parlak geleceğine ilişkin olarak dikkat edilmesi gereken çok önemli tarihler şeklinde belirtmiş olduğu 2023 ve 2071 gibi tarihlerin tamamı, gene Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bastırılan Bediüzzaman Said Nursi'nin eserleri olan Risalelerde geçen Mehdiyete ilişkin verilmiş önemli tarihlerdir. Hatta Ünlü Şair ve Düşünür, büyük üstat Necip Fazıl dahi şiirlerinde Hicri 1400 (yani 1979)'da Mehdi'yi beklediğini dizelerinde, ''1400'e bir yıl var, yaklaştı zamanımız; Bu asırda gelir mi dersin kahramanımız?''diyerek dile getirmişlerdir. 


8. SN. ADNAN OKTAR'IN MEHDİYET İDDİASI İLE DEVLETİ ELE GEÇİRME GİBİ ÜTOPİK BİR AMACI OLMADIĞI GİBİ, ARKADAŞ CAMİAMIZ İÇİN BÜROKRAT OLUP (SABAH 09:00 - AKŞAM 5:00) DEVLET İŞLERİYLE İLGİLENMEK ZEVKLİ VE CAZİP BİR ALTERNATİF DE DEĞİLDİR.

Kamuoyunca düşünüldüğünün aksine Mehdiyeti anlatmakla Adnan Bey tarafından herhangi bir menfaat elde edildiği iddiası asla gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü maalesef ki, ülkemizde Mehdiyet'i anlatan herkese, tıpkı Adnan Bey'in örneğinde olduğu gibi inanan veya inanmayan pek çok camia tarafından tavır alınmakta, her Mehdiyeti  anlatanın Mehdilik iddia edeceğinden şüphelenilerek, Mehdiyetin anlatılması ve savunması engellenmeye çalışılmaktadır. 

Tıpkı Adnan Bey'de olduğu gibi, geçmişte Mehdiyeti anlatan Mehmet Şevket Eygi, Şeyh Nazım el Kıbrısi, Bediüzzaman Said Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan gibi İslam alimlerine de birçok kişi ve kesim tarafından tavır alınmış, hepsi de çeşitli yollarla engellenmeye çalışılmışlardır. 

Ayrıca, Mehdiyeti savunup anlatmanın Adnan Bey'e herhangi bir getirisi olmadığı gibi, Mehdiyet eliyle sözde Devleti ele geçirip, makam mevki kazanılarak bürokrat olmanın da –böyle bir iddianın tümüyle gerçek dışı bir hezeyan olduğu kısmını ayrı tutarsak– bizler için hiçbir cazip  yönü de bulunmamaktadır.

Ülkemizin tanınmış varlıklı ailelerinden gelen ve her biri iyi eğitim almış, güzel işleri olan arkadaşlarımız açısından, sabah 09:00 akşam 5:00 saatleri arasında, sıkıcı devlet işleriyle ilgilenmenin herhangi çekici tarafı bulunmamaktadır. 

Böyle bir makam ve mevki, belki kaymakam, katip, savcı gibi devlet memuru olan kişiler açısından ilginç olabilir, hayatındaki en büyük hayalleri böyle bir yaşam olabilir, bu kendilerine oldukça cazibeli de görülebilir ancak bu tarz bir yaşamın bizim arkadaşlarımız için herhangi bir cazibesi bulunmamakta, arkadaşlarımızın çoğu zaten hali hazırda bu imkanlardan fazlasına sahip, daha iyi bir hayat sürmektedirler. 

Bununla birlikte, Adnan Bey ve arkadaşlarımız 40 yılı aşkın bir süredir devletimizin gözü önünde faaliyetlerde bulunmalarına rağmen, arkadaşlarımızın hiçbirisi de devlette bir makam elde etmeyi amaçlamamış, bu sebeple bürokrasiye veya siyasete de hiçbir zaman girmemişlerdir. Arkadaşlarımız dileseler siyasi bir partiye üye olarak zaman içerisinde milletvekili, bakan, hatta başbakan olabilecek derecede bilgi birikimi ile eğitim ve kalitede insanlar olmalarına rağmen, Adnan Bey ve arkadaşlarımızın siyaset ve bürokrasiye yaklaşımı her zaman Bediüzzaman Said Nursi tarafında dile getirildiği gibi ''Şeytandan ve Siyasetten Allah'a Sığınıyoruz'' şeklinde olmuştur. 

Tüm bunların yanı sıra, hadislere bakıldığında da bu iddianın bir doğruluğu bulunmadığı yine görülmektedir. Zira hadislere göre Mehdiyet bir siyasi makam ya da bir Devlet yöneticiliği konumu değildir. Mehdi dünyaya İslam’ın güzel ruhunu yaşayarak gösteren, insanları ruhlarının özlediği sevgiye yönlendiren, huzurlu ve mutlu yaşamalarına vesile olan manevi bir önderdir. Mehdinin devleti ele geçirmek gibi bir iddiası olmadığı gibi, manevi önderliği dahi insanların zorlaması ve baskısı ile kabul edeceği hadislerde açıkça ifade edilmiştir:

  • “İnsanlar nihayet Hz. Mehdi (as) ’a gelirler ve Rükun ile Makam arasında, kendisi istemediği halde ona (mehdiye) biat edeler. "Eğer kabul etmezsen, boynunu vururuz" derler. Yer ve gök ehli ondan razı olur.” (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Kahraman Neşriyat, s. 31)
  • “Hz. Mehdi (as) ancak baskı ile başa geçmeye razı olacaktır.”(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 48)
  • “Fitne içindeki insanlar kan akıtıldığı bir zamanda evinde oturmakta olan Hz. Mehdi (as) ’a gelir ve "Bizim için kalk artık"der. O (mehdi) ise kabul etmez, ancak ölümle tehdit edildikten sonra onlar için kalkar. Ondan sonra artık kan dökülmez.” (İbn Ebi Şeybe, c. VII, s. 531; Abdurrezzak H. 20771, c. XI, s. 372; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 52,53)


9. MEHDİYET KONUSU ASLA BİR BASKI UNSURU OLMADIĞI GİBİ, IŞİD'İN MEHDİYE TABİİ OLACAĞI ve GÜYA MEHDİNİN IŞİD’İ KULLANARAK MÜNAFIKLARI KATLEDECEĞİ ŞEKLİNDEKİ İDDİALAR DA GERÇEK DIŞI ve HAYALİ İDDİALARDIR.

İslam alimleri arasında Hz. Mehdi'nin bazı çıkış alametleri konusunda farklı görüşlere sahip olanlar olmakla birlikte, istisnasız tüm İslam alimlerinin Mehdi Hakkında ittifak ettiği en önemli konu ''MEHDİ'NİN ASLA KAN DÖKMEYECEK'' olduğudur. Mehdi asla kan dökmeyecek, son derece adil olacak ve uyuyan bir kimseyi dahi uyandırmayacak derecede şefkatli ve merhametli olacaktır. Peygamberimiz (sav)'in bu konudaki Hadisleri şöyledir:

  • .... Hz. Mehdi (as)’ın çevresinde toplanırlar. DAHA ÖNCE ZULÜMLE DOLU OLAN DÜNYAYI, O ADALETLE DOLDURUR. ADALETİ O DENLİ OLUR Kİ, UYKUDA OLAN BİR KİMSE DAHİ UYANDIRILMAZ ve BİR DAMLA KAN BİLE AKITILMAZ. DÜNYA, ADETA ASR-I SAADET DEVRİNE GERİ DÖNER. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 29)
  • Hz. Mehdi (as) Zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, NE de BİR KİMSENİN BURNU KANAYACAKTIR. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 44)
  • Ona (Hz. Mehdi (as) 'a) biat edenler, (Kabe civarındaki) rükun ve makam arasında biat ederler. Uyuyanı uyandırmaz, ASLA KAN DÖKMEZLER.(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)

Dolayısıyla, sözüm ona Hz. Mehdi'nin münafıkları katledeceği iddiası daha en başta Mehdiyet kavramının özüyle çelişen bir iddia olması sebebiyle gerçek dışı bir iddiadır. Bu yönüyle gerçekle uzak veya yakın hiçbir alakası olamayan bu iddia, davamızın husumetli müştekileri tarafından uydurulmaktadır. 

Buna karşın, davamızın çeşitli safhalarında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan bazı kişilerin mahkemedeki sözlü beyanlarında, MEHDİYET KONUSUNA DAİR BİLGİLER EDİNMİŞ OLMALARININ ASLA BİR BASKI UNSURU OLARAK KULLANILMADIĞINI hadislere dayalı Mehdiyet anlatımlarını bildikleri ama buna rağmen, İSTEDİKLERİ GİBİ ÖZGÜRCE ARKADAŞ CAMİAMIZDAN AYRILABİLDİKLERİNİ dile getirmişlerdir. 

Örneğin, Etkin Pişmanlardan Burak Abacı, Ceyhun Gökdoğan ve Adnan Tınarlıoğlu mahkemedeki sözlü ifadesinde bu konu hakkında şunları söylemişlerdir;

  • 03.03.2020 tarihinde mahkeme huzurunda vermiş olduğu sözlü beyanında Burak Abacı:

– SANIK BURAK ABACI: “Efendim, ben 88 yılında samimi duygularla girdiğim bu o zaman kendi kafamda cemaat, bir dini yapılanma olarak …… girdim… 2009 YILINDAN SONRA, 2011'DEN SONRA …… AYRILMA KARARI VERDİM VE AYRILDIM…"

  • 03.03.2020 tarihinde mahkeme huzurunda vermiş olduğu sözlü beyanında Ceyhun Gökdoğan:

– MAHKEME BAŞKANI: "Siz, mesela o dönem onun Mehdi olduğuna inandınız mı?" 

– SANIK CEYHUN GÖKDOĞAN: "İNANDIM TABİ…" 

– SANIK CEYHUN GÖKDOĞAN: "Efendim, … 2013 YILI EYLÜL AYINDA BEN, BU YAPIYLA İLGİLİ BÜTÜN BAĞIMI KOPARDIM."

  • 11.03.2020 tarihinde mahkeme huzurunda vermiş olduğu sözlü beyanında Adnan Tınarlıoğlu:

– ADNAN TINARLIOĞLU: "… CEMAATTEN AYRILDIM O DEVİRDE. BİR DAHA GÖRÜŞMEDİM."

– BAŞKAN : "Hangi tarihti bu?"

– ADNAN TINARLIOĞLU: "2018 YILIYDI. BAŞLARI, OCAK ŞUBAT GİBİ HATIRLIYORUM."

– BAŞKAN : "Peki bu ayrılmaya karar verdikten sonra, AYRILDIKTAN SONRA SİZİNLE İLGİLİ HERHANGİ BİR KARALAMA FAALİYETİ KAPSAMINDA BİR EYLEM YAPILDI MI?"

– ADNAN TINARLIOĞLU: "BİR ŞEY OLMADI EFENDİM."

Dolayısıyla, en başta Adnan Bey'in kendisinin asla bir Mehdilik iddiası veya söylemi olmamasına rağmen, bu kişilerin operasyon tarihinin bile çok öncesinde, kendi özgür iradeleriyle ayrılmaya karar vermiş ve bunu uygulamış olmaları, Mehdiyetin kişiler üzerinde baskı unsuru olarak kullanılabilecek bir konu olmadığını da açıkça göstermektedir. 


10. İSLAM’DA ''MEHDİ RESUL'' DİYE BİR KAVRAM YOKTUR. BU İDDİA, İNSANLARIN MEHDİYET KONUSUNDAKİ BİLGİ EKSİKLİĞİNDEN FAYDALANAN HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERİN ÇABALARI ve YÖNLENDİRMERİYLE UYDURULMUŞ, HAYALİ BİR İDDİADIR.

Hakkımızda ileri sürülen bir diğer hayali iddia ise 1400 yıllık İslam tarihi boyunca ilk kez karşılaşılan sözde ''MEHDİ-RESUL'' kavramı, iddiasıdır. Böyle uydurma bir tabir daha önce hiç duyulmamış olduğu gibi, Adnan Bey'in 40 yıldan bu yana yazmış olduğu kitaplarda, makalelerde, röportajlarda veya canlı yayın konuşmalarında da tek bir kez dahi yer almıştır.

Ancak buna rağmen bu hayali ifade Sn. Adnan Oktar'a ithafen sözüm ona;

"... BAZI KAYNAKLARDA geçen 'Mehdi Resul' ifadesinden hareketle, kendisinin 'hem Mehdi, hem de Resul' olduğunu iddia etmiştir.

şeklinde dile getirilmekte, ancak bu ''BAZI KAYNAKLARIN'' HANGİ KAYNAKLAR OLDUĞU ise nedense belirtilememektedir. Çünkü, 1400 yıllık İslam Tarihinin hiç bir yerinde ''MEHDİ-RESUL'' şeklinde bir kavram bulunmamaktadır. ''MEHDİ-RESUL'' kavramı ne Kuran-ı Kerim’de, ne Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde, ne sahabe-i kiramın sözlerinde, ne de gelmiş geçmiş muteber İslam alimlerinin eserlerinde görülmemiş bir tabirdir.

''MEHDİ-RESUL'' tabiri, sadece husumetli müştekilerden Özkan Mamati'nin ifadelerinde geçen, hayali bir terimdir ve nedense bu konuda en ufak bir araştırma dahi yapılmaksızın, Özkan Mamati'nin ifadelerinden olduğu gibi alıntılanarak medya tarafından kullanılmaktadır.

Bu iddiayı dile getiren kişilerin dini bilgilerinin zayıf olmasından kaynaklandığını düşündüğümüz bu durum, bize göre Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin eserlerinde geçen ve Hz. Mehdi’nin Peygamberimiz (sav)'in soyundan gelecek bir şahıs olacağını belirtmek için kullandığı "MEHDİ-İ AL-İ RESUL" tabirini bilmemelerinden veya yanlış anlamalarından kaynaklanmaktadır. 

Bediüzzaman'ın eserleri olan Risale-i Nur'larda geçen "Mehdi-i Al-i Resul" (yani, Resulullah (sav)'ın soyundan gelen Mehdi) ifadesi, "Mehdi Resul" (yani haşa, "Resul olan Mehdi") şeklinde çarpıtılarak, Adnan Bey'in de güya bu kavramı, "Mehdi'nin Resul olduğu, dolayısıyla da kendisine –haşa– bir Resul olarak itaat edilmesi gerektiği yönünde kullandığı" şeklinde gerçek dışı, asılsız ve mesnetsiz bir kurgulama oluşturulmak istenmiştir. 

BÖYLE SAHTE BİR KURGUYLA, ADNAN BEY'İN SÖZDE RESULLÜK İDDİASI ÜZERİNE KURULU, SÖZDE ÖRGÜT LİDERLİĞİ ile BUNA BAĞLI SÖZDE BİR EMİR-KOMUTA SİSTEMİNE YÖNELİK UYDURMA, ASILSIZ VE DÜZMECE BİR DAYANAK OLUŞTURMA GAYRETİNE GİRİLMİŞTİR. 

Oysa, tüm İslam Alimleri ve Müslümanlar tarafından bilinmektedir ki, ''RESUL'' kelimesi İslami Literatürde ''KENDİSİNE KİTAP İNDİRİLEN PEYGAMBER'' anlamına gelmektedir. Bu sebeple bir kişinin haşa ''RESUL'' olduğunu iddia etmesi, diğer bir deyimle ''RİSALET'' iddia etmesinin ''KÜFÜR'' anlamına geleceği ve o kişinin dinden çıkacağı her Müslüman tarafından bilinen bir gerçektir. Böyle bir iddia ile çıkan kişilere ise kimse tarafından itibar veya itimat da edilmeyeceği aşikardır. 

Açıkçası, Sayın Adnan Oktar ile ilgili olarak ''MEHDİYET ve MEHDİLİK'' konularında olduğu gibi ''MEHDİ RESUL'' iddiası da sırf Adnan Bey hakkında şaibe oluşturmak ve halkımızın hassas sinir uçlarına dokunmak amacıyla araya mesnetsiz birkaç cümle sıkıştırılıp geçilen, hiçbir gerçeklik ve inandırıcılık değeri, belgesi, somut delili, dayanağı olmayan saçma ve uydurma iddialardır. 


11. SAYIN ADNAN OKTAR’IN MEHDİYET KONUSUNDA HADİSLER UYDURDUĞU İDDİASI DA, YİNE HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERİN YANLIŞ BİLGİLENDİRMESİNİN SEBEP OLDUĞU BİR KONU OLUP, DAHA KENDİ İÇİNDE TUTARSIZ BİR İDDİADIR.

Medyamızın başından bizler hakkında yapmış olduğu haberlerde çelişkiye ve yanlışa düşmüş olmasının en önemli sebeplerinden birisi, husumetli müştekilerden Özkan Mamati'nin ilginç hezeyanlarını, adeta tartışılmaz araştırmasına gerek olmayan (sözde) gerçeklermiş gibi görüp, bunları sorgulamadan veya bizlerin cevaplarını dahi alıp dinlemeden, olduğu gibi haberlerinde kullanmış olmalarından kaynaklanmaktadır. 

Medyamızın hatalı haberlerinden birisi de, Adnan Oktar Bey’in anlatımlarında kullandığı hadislerin sözde uydurma oldukları iddiasıdır. Ancak, yapılan haber ve yazılarda buna dair tek bir dayanak sunulamamış, kullanılan şu kitapta veya şu konuşmada geçen şu hadis uydurmadır denilememiştir. Çünkü böyle bir durum yoktur.

Sayın Adnan Oktar’ın tüm eserlerinde ve konuşmalarında kullandığı ve kaynak gösterdiği hadisler muteber Ehli Sünnet eserlerde yer alan, 1000 yıllık el yazması kitaplarda bulunan, İslam alimlerinin üzerinde ittifak ettiği hadislerdir. 

Adnan Oktar’ın kitap, yazı ve konuşmalarında kullandığı hadislerin yer aldığı eserlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

  • Sahih-i Müslim
  • Sahih-i Buhari
  • Sünen-i Ebu Davud
  • Sünen-i Tırmizi
  • Sünen-i Nesei
  • Ramuz-el-Ehadis
  • İmam-ı Azam, Fıkhı Ekber
  • İbni Kesir, en-Nihaye
  • İmam Suyuti, Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman
  • Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler – Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri
  • Ahmed İbni Haceri Mekki, El-kavlu’l Muhatasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar
  • Büyük Şafii İlmihali
  • İmam Rabbani, Mektubat-ı Rabbani
  • Muhiyddin İbni Arabi, Futuhat-El Mekkiye
  • İMAM Şarani, Ölüm - Kıyamet - Ahiret ve Ahir zaman Alametleri
  • Muhammed bin Muhammed bin Mahmud el-Hafizi el-Buhari, Faslu'l-Hitab
  • Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur

Bu vesileyle yukarıda detaylarıyla anlatmış olduğumuz üzere Sayın Adnan Oktar'ın hiçbir zaman MEHDİLİK İDDİASI OLMADIĞI GİBİ MEHDİLİK İMASI DA OLMAMIŞTIR. 

Değerli Kamuoyumuzun bilgilerine sunarız. Saygılarımızla...