SAYIN ADNAN OKTAR'IN, DEĞERLİ OSMANLI PADİŞAHI SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN'I HAİN İLAN ETTİĞİ İDDİASI ÇOK BÜYÜK BİR İFTİRADIR!

Sayın Adnan Oktar, Sultan II. Abdülhamid'i–Tarihi Bilgi ve Belgelere İstinaden–Zaten Kamuoyunca da Bilinip Tartışılan Bazı Konularda Eleştirmiş Fakat Asla Hain İlan Etmemiştir !!!

Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamız hakkında gerek yazılı ve görsel medyada gerekse sosyal medyada ileri sürülen gerçek dışı itham ve iddiaların birisi de Adnan Bey’in güya Masonlar ve Musevilere iyi görünmek amacıyla Sultan II. Abdülhamid'i sözde hain ilan ettiği iddiasıdır. 

Öncelikle, Anayasamızda ve Türk Ceza Kanunu’nda Sultan II. Abdülhamid'i eleştirmenin suç olduğuna dair herhangi bir kanun veya yönetmelik bulunmamakla birlikte, bu iddia bilgi, belge veya somut bir delile de dayanmamaktadır. Buradaki amacın sadece, arkadaş camiamızı tarihi, milli ve manevi değerlere karşı kişilermiş gibi göstermek olduğu da açıkça görülmektedir. Zira;

ADNAN BEY SADECE, SULTAN II. ABDÜLHAMİD'İ -TARİHİ BİLGİ VE BELGELERE İSTİNADEN- ZATEN KAMUOYUNCA DA BİLİNİP TARTIŞILAN BAZI KONULARDA ELEŞTİRMİŞTİR. BU ELEŞTİRİLERİNİ DE SEVGİ, SAYGI VE ŞEFKAT DUYGULARIYLA İFADE ETMİŞ, FAKAT ASLA HAİN İLAN ETMEMİŞTİR. BU ÇOK ÇİRKİN BİR İFTİRADIR.

Birçok tarihçinin dile getirdiği bazı tarihi gerçekleri anlatmak, II. Abdülhamid Han’ın bizzat torunu tarafından dahi aktarılan bilgilere konuşmalarında yer vermek o insanı hain ilan etmek amacı taşımadığı gibi, kamuoyunu bilgilendirmek açısından da önemli ve gereklidir. 

Bilindiği üzere, Sultan II. Abdülhamid dönemi Osmanlı’nın son dönemidir, dağılma ve yıkılma sürecidir. Bu sürece nelerin sebep olduğu, koskoca bir imparatorluğun İngiliz derin devletinin planlarıyla nasıl parçalanma aşamasına geldiğinin doğru değerlendirilmesi ve gerekli derslerin çıkarılması hayati önem taşımaktadır.

Özetle Sayın Adnan Oktar'ın, Sultan II. Abdülhamid'in hain olduğunu ileri süren hiçbir eseri veya konuşması bulunmamakta olup, bu iddia herhangi bir belge veya delile dayanmadan ileri sürülmüş gerçek dışı itham ve iddialardan birisidir.


1. SAYIN ADNAN OKTAR, SULTAN II. ABDÜLHAMİD'İN KİMİ İCRAATLARINA YÖNELİK ELEŞTİRİLERDE BULUNMUŞ OLMAKLA BİRLİKTE, ASLEN KENDİSİNİN ŞANLI, ŞEREFLİ ve MAZLUM BİR PADİŞAH OLUP İNGİLİZ DERİN DEVLETİNİN ŞİDDETLİ BASKI ve ZORLAMALARINA KARŞI YAPAYALNIZ ve KORUMASIZ BIRAKILDIĞINI ANLATMIŞTIR.

Adnan Bey, A9 Televizyonunda katılmış olduğu canlı yayın programlarında çeşitli bilgi ve belgelere istinaden Sultan II. Abdülhamid’in kimi icraatları hakkında eleştirel açıklamalarda bulunmuş olmakla birlikte, KENDİSİNİN ASLEN MASUM OLDUĞUNU, KENDİSİNE SAYGI DUYDUĞUNU ve İngiliz derin devletinin şiddetli baskı ve zorlamaları karşısında yapayalnız ve korunmasız bırakılıp oyuna getirilerek mecburen bazı hatalı kararlar vermek zorunda bırakıldığını da dile getirmiştir. Hatta kimi çevreler tarafından Sultan II. Abdülhamid'e öfke duyulup, kendisine küfür ve hakaret edilmesini asla kabul etmeyeceğini de açıklamıştır. Sayın Adnan Oktar'ın A9 Televizyonunda bu konuda yapmış olduğu açıklamaların bazıları ise şöyledir:

– “Abdülhamid'in şahsına bir MÜSLÜMAN OLARAK SAYGI DUYUYORUZ. İngiliz derin devletinin kuşatması altında kalmış bir insan. Abdülhamid, dönemin mağdur bir insanıdırOnun devrinde İngiliz derin devleti Osmanlı'ya yerleşmiş ve ülkeyi parçalamıştır.” (24.01.2017)

– “Abdülhamid'e itham edilen Kızıl Sultan, bağnaz gibi İFADELERİ KABUL ETMEYİZ. Bunlar gerçek değil. Ama Darwinizm'in Osmanlıya o dönemde girdiği doğru.” (14.01.2017)

– “Abdülhamid de insandır ve hatalar yapmıştır ama KİMSE ABDÜLHAMİD'E HAKARET EDEMEZ. Biz o dönemdeki yanlışların tekrarı olmasın diye anlatıyoruz.” (05.10.2016)

– “ABDÜLHAMİD'İN İYİ YÖNLERİ VAR ama bu iyi yönlerin olması yanlışları gizlemeyi gerektirmez. O dönemde çok hayati yanlışlar yapılmıştır.” (23.09.2016)

“Eskiden beri belli çevrelerin Abdülhamid'e yönelik haksız öfkesi vardır. Bu haksız öfkeye karşı ABDÜLHAMİD'İ HER ZAMAN KORURUZ. Ancak Allah'ın açıkça inkar edildiği Darwinizm'in Osmanlı'ya yerleşmesi, tavizkar politika izlenmesi kabul edilecek bir şey değildir.” (22.09.2016)

– “Abdülhamid dönemine ELEŞTİRİLERİMİZİ BELGE VE BİLGİYE DAYANARAK YAPIYORUZFarklı fikri olanlar demagoji yapmamalı, belgeyle cevap vermeli.” (21.09.2016)

Adnan Bey’in Sultan II. Abdülhamid hakkındaki bu açıklamalarından da görüleceği üzere, Adnan Bey her konuya olduğu gibi, bu konuya da sevgi ve merhamet çerçevesinde yaklaşmıştır. Sultan II. Abdülhamid'in de her insan gibi sevapları ve hataları olduğunu vurgulamış, ona karşı uygunsuz ifadeler kullananları, haksız saldırılarda bulunanları ise eleştirmiştir. Bununla birlikte onun döneminde yapıldığını belirttiği önemli hataların bir daha tekrarlanmaması için halkımıza bazı uyarılarda bulunmayı da vicdani sorumluluk olarak görmüştür. 

Zira, unutmamak gerekir ki bir milleti ileri taşıyan temel hususlardan biri geçmişten alınan derslerdir. Türk Milleti gibi son 200 yıldır İngiliz derin devletinin hedefinde olan bir ulusun ise bu konularda bilinçlenmesi elzemdir. Sayın Adnan Oktar da bu duygu ve düşüncelerle, vatanın ve milletin faydasına yararlı olduğunu gördüğü için söz konusu eleştirileri dile getirmiştir. 


2. SAYIN ADNAN OKTAR TARAFINDAN SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAKKINDA DİLE GETİRİLENLER, TARİHÇİ ve AYDINLAR TARAFINDAN DA ANLATILAN KONULAR OLUP, TAMAMI TARİH KİTAPLARI ile AKADEMİK ÇALIŞMALAR ve ÜNLÜ TARİHÇİLERİN AÇIKLAMALARINDA YER ALAN SOMUT BİLGİLERE DAYALIDIR.

Sayın Adnan Oktar’ın A9 televizyonunda Sultan II. Abdülhamid'in bazı icraatları ile kendisinin döneminde yaşanmış olaylara ilişkin yapmış olduğu aktarım ve açıklamaların tamamı, zaten tarihçiler tarafından da dile getirilen ve aydınlarımızın büyük çoğunluğu tarafından bilinen gerçeklerden başkası değildir. Ayrıca, Adnan Bey’in anlatımları Sultan II. Abdülhamid hakkında karalama veya tahkir de içermemekle birlikte, tamamen tarih kitapları, bilimsel makale ve akademik çalışmalar ile ünlü tarihçilerimizin açıklamalarında yer alan somut bilgi ve belgelere dayanmaktadır. 

Adnan Bey tarafından Sultan II. Abdülhamid'in eleştirilen bazı icraatları ile bu konulardaki tarih kitapları ile akademik çalışmaları ve ünlü tarihçilerimizin yapmış oldukları bilimsel açıklamaları aşağıdaki başlıklar altında açıklamak isteriz:

a) Sayın Adnan Oktar’ın, Evrimci ve Darwinist - Materyalist Akımların Osmanlı İmparatorluğu’nda İlk Kez Sultan II. Abdülhamid Döneminde İngiliz Derin Devletinin Yoğun Baskıları Sonucunda Yayılmış Olduğuna İlişkin Açıklamaları ile Bu Konudaki Tarihsel Bilgi ve Belgeler:

Sayın Adnan Oktar’ın Sultan II. Abdülhamid’e yönelik eleştirilerinden birisi, İngiliz derin devletinin yoğun baskıları sonucunda Darwinist ideolojinin imparatorluk sınırları içinde yayılmasına izin verilmesi konusunda olmuştur. Aşağıda, Sayın Adnan Oktar'ın bu konudaki eleştirilerinden bazıları yer almaktadır:

  • “Osmanlı'nın yıkılma sürecini başlatan Abdülhamid döneminde Darwinizm'in imparatorluğa girmesidir. Bu süreci İngiliz derin devleti destekledi.” (03.07.2017)
  • “Osmanlı'nın son dönemlerinde idealde anlatılan Osmanlı ruhu kalmamıştı. Abdülhamid döneminde her yere Darwinizm ve materyalizm hakim olmuştu.” (12.12.2016)
  • "Osmanlı'da basılan Darwinist kitapları anlatırken Abdülhamid'den birkaç yıl sonra basılan kitapları da anlattık. Bu, o dönemlerin durumunu göstermek içindir. Abdülhamid döneminde başlayan Darwinist propaganda tüm hızıyla devam etmiştir. Bunu tarihleri vererek anlattık.” (05.10.2016)
  • “Abdülhamid döneminde Darülfünun'da doğa bilimleri kürsüsünde Darwinizm öğretiliyor, materyalist gençler yetiştiriliyordu.” (17.09.2016)

Gerçekten de Osmanlı İmparatorluğunun yıkılma süreci Darwinizm’in imparatorluk sınırlarına girmesiyle başlamıştır. 

Evrim teorisini savunan materyalist, Allah'ın varlığını inkar eden kitapların büyük çoğunluğu ilk kez Sultan II. Abdülhamid döneminde basılmış ve on binlercesi dağıtılan bu Darwinist yayınlar, çok büyük imani zaafiyete sebep olmuş, bunların eğitim sistemine alınıp derslerde okutulmasıyla gençlerin beyinleri Darwinist–materyalist felsefenin yıkıcı etkisine maruz bırakılmıştır. Nitekim Darwinizm'in Osmanlı'ya yayılmasından sonra, Osmanlı ordusunun manevi dayanağı da ortadan kalkmış, büyük toprak kayıpları ile birlikte çöküş hızlanmıştır. 

Aşağıda, Sayın Adnan Oktar'ın iddiasının bilimsel ispatı niteliğindeki; Sultan II. Abdülhamid döneminde basılıp, on binlercesi dağıtılan ve hatta bazıları okullarda çocuklara okutulan Darwinist ideolojinin taraftarlığını yapan evrimci eserlerin bazıları şunlardır:

  • Celal Nuri’nin “Tarihin Diyalektiği” isimli kitabı.
  • Dr. Ethem Necdet’in “Evrim ve Kanunları” isimli kitabı.
  • Suphi Ethem’in “Lamark ve Darwinizm” isimli kitabı.
  • Haeckel'in, Baha Tevfik tarafından çevirisi yapılan “Vahdet-i Mevcut: Tabiat Aleminin Dini” isimli kitabı.
  • Muzaffer İkbal’in Osmanlı İmparatorluğu’nda çocuklara okutulan “Darwin’in Gölgesi: İslam Aynasında Evrim” isimli kitabı.
  • Hoca Tahsin Efendi'nin, “Tarih-i Tekvin Yahud Hilkat” isimli kitabı.

Sultan II. Abdülhamid döneminde İngiliz derin devletinin baskılarıyla Darwinizm ve materyalizmin Osmanlı'da yayılmasını sağlayan çalışmalar, sadece basılıp dağıtılan evrimci eserlerle de sınırlı değildir. Bu konuda yaşanan gelişmeleri maddeler halinde sıralarsak;

1. Osmanlı aydınları arasında evrim teorisini yaygınlaştıran kişilerin başında gelen Münif Paşa, 1879 yılında Abdülhamid tarafından Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilmiş, eğitim sistemimiz ve çocuklarımız doğrudan evrimcilere teslim edilmiştir.

2. Münif Paşa’nın çıkardığı sözde bilim dergisi olan Mecmua-ı Fünun evrim yazılarından oluşuyordu. Bu derginin Darwinist propaganda yapmasına izin vermeyen Abdülaziz Han daha sonra İngiliz taraftarı Mithat Paşa tarafından darbe ile devrilmiş ve intihar süsü verilerek şehit edilmiştir.

3. Abdülhamid döneminde Milli Eğitim Bakanı ve sadrazam olarak görev yapan Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa da İngiliz hayranı olarak bilinmektedir. Lakabı İngiliz Kâmil’dir. 

4. Abdülhamid devrinde, 1880’de, Münif Paşa’nın emriyle Mısırlı evrimci doktor Bishara Zalzal’ın Darwinist “Aklın Aydınlanması” kitabı çoğaltılarak okullarda ders kitabı olarak okutulması sağlanmıştır. Bishara Zalzal, bu kitabını Abdülhamid’e ve İngiliz olan Mısır sömürge Valisi Lord Cromer’a ithaf etmiştir. Kitabın finansörlüğünü de İngiliz Lord Cromer yapmıştır. 

5. İngiltere’nin Mısır sömürge Valisi Lord Cromer'dir. Cromer, başta materyalist Muhammed Abduh olmak üzere Mısır’daki evrimci tüm alimleri desteklemiş, sözde aydınlanma ve modernleşme adı altında Mısır’ın tüm fikri yapısını değiştirmiştir. El Ezher Üniversitesini Darwinizm’in adeta üslerinden biri haline getiren Lord Cromer, evrimci materyalist Muhammed Abduh’un 1899’da Mısır Baş Müftüsü olmasını sağlamıştır. Abdülhamid döneminde, İngiltere’nin baskısıyla başta Mısır olmak üzere Arap dünyasında evrimci kitaplar yayınlanmaya başlamış, Abdülhamid yönetimi de bu kitapları, dergileri ve yazıları tüm İslam dünyasına yaymışlardır.

6. Darülfünun-u Şahane (bugünkü İstanbul Üniversitesi) Abdülhamid tarafından açılmıştır ve Darülfunun’da doğa bilimleri okutulması için özel bir kürsü kurulmuştur. Bu kürsüde evrim eğitimine başlanmıştır. Abdülhamid’in açtığı Darülfünun’un kütüphanesi Darwinist, materyalist hareketin bir merkezi haline gelmiştir.

Darülfünun’un Abdülhamid tarafından atanan rektörü Hoca Tahsin Efendi “Varoluşun Tarihi veya Yaratılış” kitabında kainatın oluşumunu, insan ve diğer canlıların meydana gelişini evrimle açıklamasıyla ve evrimi yaygınlaştırmasıyla ünlüdür. Materyalist felsefeyi benimsediği için “Mösyö Tahsin” ya da “Gavur Tahsin” olarak da anılır. Abdülhamid döneminin evrimci Milli Eğitim Bakanı Münif Paşa’nın da yakın arkadaşıdır. 

Tahsin Efendi, El Ezher mezunu evrimci Cemaleddin Afgani’yi İstanbul’a getirtmiş ve evrim propagandası yapmasını sağlamıştır. Afgani, Hüseyin El-Cisr’in evrimci kitabının önemli savunucularındandır. Hoca Tahsin çok sayıda öğrenci yetiştirmiş, yetiştirdiği gençlerin itikadını bozduğu sebebiyle daha sonra görevden alınmıştır. Ancak yetiştirdiği materyalist talebeler, hoca olarak Osmanlı’nın dört bir yanındaki köylere kadar gitmiş ve eğitim vermiş, Darwinizm Osmanlı’da hızla yayılmıştır.

7. Abdülhamid döneminde, Hüseyin El Cisr’in yazdığı, “Darwin’in teorisinin Allah’ın varlığı inancıyla çelişmediğini; evrim teorisinin güya İslam’a uygun biçimde yorumlanabileceğini, bazı ayetlerin bu açıdan müteşabih yorumlanmasının mümkün olduğunu” iddia eden Hamidiye risalesi 20 bin adet basılmış ve dağıtılmıştır. El Cisr’in Kuran ve bilimle çelişen bu kitabı İslam dünyasında İslam ile Darwinizm’i bağdaştırma yanılgısının öncüsü olmuştur. İşin dikkat çekici yanı, canlıları Allah’ın yaratmadığı yanılgısını anlatan El Cisr, Halife Abdülhamid tarafından “Saray hocalığı”na getirilmiş ve kendisine sultan ödülü verilmiştir. El Cisr de El Ezher Üniversitesinde eğitim görmüştür. Allah’ın varlığını inkar eden, Darwinizm’i savunan bu risale Türkçe, Urduca ve diğer dillere çevrilip, imparatorluğun her yanına dağıtılmıştır. Suriye, Türkiye ve Mısır’da sözde alimler tarafından kabul görmüş ve çok büyük manevi tahribata sebep olmuştur.

8. Darülfunun’daki Doğa Tarihi Kürsüsünde evrimci Ahmet Mithat’ın yazıları da okutuluyordu. Ahmet Mithat evrim teorisinin ve sosyal Darwinizm’in ilk Osmanlı temsilcilerinden olarak kabul edilmekteydi ve yazılarının hemen hepsinde evrimi anlatıyordu. Bazı yazılarının başlıkları şöyleydi: Adem ve Orangutan, Hayvanatın Hissi, İnsan Tenha Yaşasa Ne Olur. Böylece bugün dahi devam eden tek yanlı Darwinist eğitim sistemi adım adım Osmanlı’da hakim oluyordu.

Abdülhamid döneminde İngiliz derin devletinin baskı ve kontrolünde evrim teorisinin imparatorluk içerisinde yayılmasına yönelik olarak burada sıralananların benzeri birçok başka çalışmada da yürütülmüş, hazırlanıp basımı yapılan yüzlerce evrimci yayın devlet eliyle on binlerce adet bastırılarak imparatorluğun dört bir yanına dağıtılmıştır. 

Ancak İngiliz derin devleti, imparatorluğun dağılıp yıkılma sürecini hazırlamak için sadece Darwinist eğitimi de yeterli görmemiş, eğitimin bozulması yanında, komple halkın dejenere edilmesi yönünde de ciddi çaba ve çalışmalar yürütmüştür.

b) Sayın Adnan Oktar’ın, Osmanlı'daki İlk İçki Fabrikalarının Sultan II. Abdülhamid Döneminde Açıldığı ile Aynı Dönemde İçki Üretimi, Tüketimi ve İhracatının Muazzam Yayılmış Olduğuna İlişkin Açıklamaları ile Bu Konudaki Tarihsel Bilgi ve Belgeler:

Sayın Adnan Oktar’ın, Sultan II. Abdülhamid’i eleştirdiği konulardan birisi de imparatorluk sınırları içerisinde ilk kez Sultan II. Abdülhamid döneminde alkollü içki üretimine izin verilmesi, alkollü içki ticaretinin desteklenmesi, içki, nargile ve sigara tüketimindeki muazzam artış ile birlikte hemen her mahallede yeni yeni meyhanelerin açılmasına müsaade edilmesi konusunda olmuştur. Adnan Oktar Bey’in A9 Televizyonunda yapmış olduğu yayınlardaki bu konulara ilişkin açıklamaları;

  • “Şarap insan beynini tahrip eder. Osmanlı'nın mahvolmasının bir sebebi de içkinin, kumarın Abdülhamid döneminde teşvik edilmesidir.” (19.09.2016)
  • “Bomonti Birahanesi Abdülhamid döneminde açılmıştır. Aynı dönemde Saray'a Kıbrıs'tan şarap getirildiği saray kayıtlarında yer almaktadır.” (17.09.2016)
  • “Abdülhamid dönemi Osmanlı'nın 340 milyon litre şarap ihraç ettiği bir dönemdir. Aynı dönemde tütün üretimi ve tüketimi de çok yoğundu.” (11.10.2016)
  • “Şarap İncil'e göre de haramdır. Dolayısıyla Abdülhamid döneminde gayri Müslime içki satılıyordu demek çok yanlış bir mantıktır.” (29.09.2016)

şeklinde olup, yine bu açıklamaların tamamı da tarih kitapları, bilimsel makale ve akademik çalışmalar ile ünlü tarihçilerimizin açıklamalarında yer alan somut bilgi ve belgelere dayanmaktadır.

Nitekim, ilk bira imalathanesinin Sultan II. Abdülhamid döneminde 1890 yılında İsviçreli Bomonti kardeşler tarafından Feriköy'de kurulduğu ve fabrika bahçesinden halka satışlar yapılmaya başlandığı tarihi bir gerçektir. Ayrıca, Osmanlı egemenliğindeki Selanik'te de 1894 senesinde ''Olimpos Bira ve Şampanya Fabrikası'' Osmanlı vatandaşları Mizrahi ve Fernandez isimli kardeşler tarafından kurulmuştur. Fabrikanın kurucuları tarafından sunulan ''Arz Tezkiresi''nin Sultan II. Abdülhamid tarafından onaylanmasıyla da fabrika üretime geçmiştir. 

Bomonti kardeşler tarafından kurulan imalathane kısa sürede fabrikaya dönüştürülmüş ve 7 milyon litre bira üretmeye başlanmıştır. Hatta zamanla üretimin 10 milyon litreye çıktığı tarihi kayıtlarda yer almaktadır. 

Bira sektöründen oluk oluk para kazanılması üzerine 1909 senesinde başka alkol üreticileri de ortaya çıkmış, İstanbul'da ve Aydın'da 2 yeni fabrika kurulmuş, fabrikaların reklamları gazetelerde yayınlanmaya başlamıştır. 1911'e gelindiğinde ise ''Milli Bira Fabrikası Osmanlı A.Ş.'' ile ''Büyük Sulh Bira Fabrikası'' gibi fabrikalar da faaliyete geçmiştir. 

Sultan II. Abdülhamid döneminde, sadece 1910 yılında 11 milyon litre olan bira tüketim düzeyine Cumhuriyet döneminde ancak 1943 yılında ulaşılmıştır. (Soner Yalçın'ın Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan 13.03.2016 Tarihli Köşe Yazısından; https://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/soner-yalcin/ii-abdulhamitin-izniyle-uretimine-baslanan-icki-1133784/)

c) Sayın Adnan Oktar'ın, Osmanlı'daki İlk Resmi Genelevlerin Sultan II. Abdülhamid döneminde Açılmış Olduğuna İlişkin Açıklamaları ile Bu Konudaki Tarihsel Bilgi ve Belgeler:

Sayın Adnan Oktar’ın Sultan II. Abdülhamid’e yönelik eleştirilerinden biri de onun döneminde başta İstanbul olmak üzere imparatorluğun birçok şehirlerinde genelevler açılmasına izin verilmesidir. 

Tarihi kaynaklara göre Osmanlı'da ilk resmi genelev 1884 yılında Osmanlı Hükümdarı Sultan II. Abdülhamid döneminde hazırlanan bir talimatname olan ''Kerhane Yönetmeliği'' ile açılmıştır. Açılan ilk genelev Fatih Edirnekapı semtinde bulunmaktadır. Bu genelevin işletmecisi ise Langa Fatma olarak bilinen kadındır. Genelevler zaman içerisinde hızlı bir artış göstererek sayıları 100'ü bulmuş ve yine Sultan II. Abdülhamid'in hükümdarlığı altındaki 1915 senesine gelindiğinde ise sadece İstanbul'daki genelevlerin sayısı 359'a ulaşmıştır. (https://listelist.com/osmanli-genelev-ve-langa-fatma/; https://storia.me/tr/osmanli-da-genelevler-ne-zaman-acildi-yau/s)

Nitekim, arşivlere bakıldığından İstanbul’da ilk genelevin açılmasından sonra Avrupa’dan buralarda çalışacak kadınlar getirildiği ile yine o dönemde farklı ülkelerden gelen yabancı gözlemcilerin İstanbul’da yaşanan fuhuş rezaletinin, gördükleri diğer ülkelerden katbekat fazla olduğunu anlattıkları pek çok yazı ve haber de bulunmaktadır. (Levon Dabağyan, "Zaman Tünelinde Şehr-i İstanbul’un Seyir Defteri", Karadağ Yay, 2006; Tevfik Çavdar, "Milli Mücadele Başlarken Sayılarla Manzara-i Umumiye", İstanbul, 1971; Mustafa Galib, "Fahişeler Hayatı ve Redaet-i Ahlakiyye", Mahmud Bey Matbaası, 1338)

Sayın Adnan Oktar da tarihi belge ve gerçeklere dayanan bu konuya ilişkin eleştirilerini aşağıdaki şekilde dile getirmiştir:

  • “Abdülhamid dönemini savunuyorlar ama genelevler açıldığını, Darwinizm'in yayıldığını örtbas etmeye çalışıyorlar, bu tam samimiyetsizlik. İslam aleminin başkenti İstanbul genelevleriyle ünlü hale geliyor. Halife genelev açılması için tezkere veriyorsa bunun savunulacak yönü yok. Abdülhamid'in iyi yönlerini herkes biliyor ve görüyor ama yanlışlarını savunmak Kuran'a uygun olmaz. Yanlış olanı eleştirmek gerekir.” (25.09.2016)
  • Belgelere bakıldığında resmi genelev bu dönemde açılıyor. İmparatorluğun dört yanında Darwinist propaganda başlıyor, Kıbrıs İngiltere'ye kiralanıyor, rakı ve bira fabrikaları bu dönemde açılıyor.” (21.09.2016)
  • “Osmanlı’nın bitirilmesi kararı İngiliz derin devleti tarafından alındı. Bu kararla Abdülhamid döneminde Darwinizm, içki, sigara Osmanlı’nın her yerine yayıldı. Aydınlara Allah’ın yarattığını inkar edip Darwinizm kabul ettirildi. Müthiş bir dejenerasyon başladı. Osmanlı’nın ilk resmi genelevleri açıldı. Osmanlı donanması ve birçok kurum İngiliz paşalara verildi. Sonuçta Osmanlı paramparça oldu.” (29.10.2017)

d) Sayın Adnan Oktar'ın, Osmanlı'da Kumarhanelerin Sultan II. Abdülhamid Döneminde Yaygınlaştırılmış Olduğuna İlişkin Açıklamaları ile Bu Konudaki Tarihsel Bilgi ve Belgeler:

Sayın Adnan Oktar’ın Sultan II. Abdülhamid devriyle ilgili bir diğer eleştirisi de bu dönemde birbiri ardınca kumarhanelerin açılması, lotarya ve benzeri şans oyunları adı altında kumarın aile ve toplum hayatını tehdit eder boyuta gelmesine göz yumulması konusundadır. (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/752836) 

Yine, tarihi kaynaklara göre sadece Galata'da açılmış bulunan kumarhanelerden 3 tanesi, Sultan II. Abdülhamid'in Ser Hafiye ünvanlı istihbarat işlerini yönlendiren Fehim Paşa'ya ait olup, bunların Galata polis komiserleri tarafından işletildikleri bilinmektedir. Kumarhanelerde meydana gelen kavga ve olaylar ilgili daire kayıtlarına işlenmiştir. (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/665928)

Görüldüğü üzere Sayın Adnan Oktar’ın, Sultan II. Abdülhamid ile ilgili dile getirmiş olduğu eleştirel konuların tamamı resmi bilgi ve belgelere dayanmakta olup Adnan Bey’in bu gerçekleri anlatmasının yegane sebebi de TARİHTEN DERS ALINIP, TEKRAR AYNI HATALARA DÜŞÜLMESİNE ENGEL OLMA ÇABASINDAN İBARETTİR. O DÖNEMDE BU MAZLUM PADİŞAHI KUŞATAN VE AĞIR BASKI VE YAPTIRIMLARI ALTINA ALAN, BUGÜN DE BENZER HİLE VE OYUNLARLA ÜLKEMİZİ ZAYIF DÜŞÜRMEYE ÇALIŞAN İNGİLİZ DERİN DEVLETİNE KARŞI BUGÜN DE UYANIK OLMAYA TEŞVİKTİR. Yoksa, ortada Sultan II. Abdülhamid’in şahsını hedef alan herhangi bir karalama veya hakaret asla söz konusu olmamıştır. 

Sayın Adnan Oktar, bu konudaki tarihi kaynaklara dayalı gerçekleri anlatmamış ya da eksik anlatmış olsa, gençler elbette ileride aynı kaynaklara rahatlıkla ulaşarak bu gerçekleri yine öğrenecek ama bu kez kendilerini aldatılıp kandırılmış hissedecek ve tepki göstereceklerdi. 

Bu sebeple Adnan Bey, gençlerin kandırıldıklarını düşünmelerine sebep olabilecek hatalı bir yöntemi tercih etmemiş, tarihi gerçekleri net bir şekilde gençlere göstermeyi tercih etmiştir. İngiliz derin devletinin şiddetli baskı ve zorlamaları karşısında Sultan II. Abdülhamid'in nasıl tek başına ve yapayalnız bırakılmış olduğunu, Osmanlı’nın bu son döneminde çok hızlı bir maddi ve ahlaki çöküşün yaşandığını, Sultan II. Abdülhamid'in gösterdiği tüm çabaya rağmen ne yazık ki Osmanlı’yı dağılmaktan kurtaramamış olduğunu delil ve belgeleriyle birlikte dile getirmiştir. 

Böylelikle, Sultan II. Abdülhamid'in içine düştüğü zor durumu ortaya koyarak, gençler arasında milli hamiyet duygularını artırmış ve Sultan II. Abdülhamid'in şahsına duyulan sevgi ve teveccühü güçlendirmiştir. 

Ayrıca, Sayın Adnan Oktar açıklamalarında şu an İngiliz derin devletinin İslam alemi içerisinde Sultan II. Abdülhamid döneminde olduğundan çok daha etkin olduğunu dile getirmiş ve gençlerimizi İngiliz derin devletinin oyunlarına karşı uyanık olmaları yönünde uyarmıştır. 


3– TCK'DA SULTAN II. ABDÜLHAMİD'İN ELEŞTİRİLMESİNİ YASAKLAYAN HERHANGİ BİR KANUN MADDESİ BULUNMADIĞI GİBİ, SAYIN ADNAN OKTAR’IN YAPMIŞ OLDUĞU ELEŞTİRİLERİN GÜYA MUSEVİ VE MASONLARA YARANMAK AMACIYLA OLDUĞU İDDİASI DA SON DERECE ANLAMSIZ ve GERÇEK DIŞI BİR İDDİADIR. 

Sayın Adnan Oktar'ın eserlerinde veya katılmış olduğu televizyon programlarının hiç birisinde Sultan II. Abdülhamid hakkında hakaret veya karalama içeren en ufak bir izah veya açıklamada bulunulmamış olmakla birlikte, TCK'da Sultan II. Abdülhamid'i eleştirmeyi yasaklayan herhangi bir kanun maddesi de bulunmamaktadır. 

Kaldı ki Sultan II. Abdülhamid hakkında pek çok kişi tarafından birbirinden tamamen farklı, zıt izah ve açıklamalar yapılmakta, kendisine ulu hakan diyenlerin yanı sıra, Kızıl Sultan olmakla suçlayıp küfür ve hakaret edenlere dahi sıklıkla rastlanmaktadır. Ancak buna rağmen bugüne kadar Sultan II. Abdülhamid'i eleştirmekten veya aşağılayıp hakaret etmekten dolayı herhangi bir kimse hakkında soruşturma açılmamış veya ceza yargılaması yapılmamıştır. 

Nitekim, Türkiye’nin en önemli tarihçilerinden olan Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın ulu hakan anlayışı ile hazırlanmış Abdülhamid konulu TV dizisini eleştirerek, "Böyle bir Abdülhamid yok, böyle bir devir de yok." diyerek Sultan II. Abdülhamid hakkında sayısız eleştirilerde bulunulmuştur. (Yeni Şafak Gazetesi, “İlber Ortaylı'dan Payitaht Abdülhamid dizisine eleştiri”, 23 Aralık 2018; https://www.yenisafak.com/hayat/ilber-ortaylidan-payitaht-abdulhamid-dizisine-agir-elestiri-3416834)

Bununla birlikte, Adnan Oktar Bey’in Sultan II. Abdülhamid hakkındaki eleştirileri güya Museviler veya masonlara yaranmak için yapmış olduğu iddiası da son derece mantıksız ve saçma bir iddiadır. 

Çünkü, İsrail devletinin temellerini oluşturacak olan Musevilerin Filistin'e yerleştirilmesi olayı bizzat Sultan II. Abdülhamid zamanında gerçekleşmiş olup, kendisinin bizzat İsrail'in kurulmasına vesile olmasının üzerinden de bugüne dek 71 sene geçmiştir. Hatta her ne kadar bazı TV dizilerinde farklı yansıtılmaya çalışılsa da tarihi kaynaklar ve belgeler Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl ile Sultan II. Abdülhamid arasında yakın bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Öyle ki, Theodor Herzl Sultan Abdülhamid’in şahsı adına özel yılbaşı kartı bastırmıştır.

Kartın üzerinde; “İyi yıllar - Sultanın kalbi Tanrı'nın elindedir - Tanrı sizi Siyon'dan (İsrail) kutsasın.” yazılıdır.

Masonluk ve masonlar açısından ise; masonlar Osmanlı'daki resmi statülerine 1909 senesinde yani yine Abdülhamid döneminde kavuşmuşlar ve hiçbir engelle karşılaşmayıp, son derece rahat bir şekilde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. 

Görüldüğü gibi, ne Musevilerin ne de masonların Sultan II. Abdülhamid ile zaten alıp veremedikleri bir konu bulunmadığı gibi aksine kendisini minnetle anmaktadırlar. Dolayısıyla Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamız hakkında Sultan Abdülhamid konusu ile alakalı olarak ileri sürülen iddiaların herhangi bir gerçekliği veya tutarlılığı bulunmamaktadır. 

Ayrıca, her şeyin ötesinde Sayın Adnan Oktar'ın Sultan II. Abdülhamid hakkında dile getirdiği gerçekler, birçok tarihi bilgi ve belgeye dayanan, kendisi dışında pek çok ünlü tarihçi ve bilim insanı tarafından da anlatılmış bulunan bazı tarihi olayların gündeme getirilmesinden ibaret olup, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 10. maddesinde açıklanmış bulunan ifade özgürlüğü kapsamında bulunmaktadır. Dolayısıyla Sayın Adnan Oktar’ın tarihi bir konuda özgürce fikir beyan etmiş olmasından dolayı suçlanmaya çalışılması açıkça AİHM'ye aykırılık teşkil etmektedir.  

Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.