HÜRRİYET GAZETESİ’NDE, AYŞEGÜL USTA İMZASIYLA YAYINLANAN UYDURMA HABERDEKİ GERÇEK DIŞI İDDİALARA CEVAPLARIMIZ

22 Eylül 2022 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde, Ayşegül Usta imzasıyla yayınlanan yazıda, Sayın Adnan Oktar hakkında bir dizi gerçek dışı itham ve iddialarda bulunulmuştur. 

Bu vesileyle, söz konusu yazıda geçen delilsiz, dayanaksız iddialara ve gerçek dışı ithamlara ilişkin cevapları ve kamuoyundan gizlenmeye çalışılan bazı gerçekleri burada sunmayı gerekli görüyoruz.

Derin devlet yapılanması tarafından 2018 senesinde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına düzenlenen komploda, camiadan ayrılmış bazı husumetli kişilerle birlikte, yazılı ve görsel basında camiaya eskiden beri husumetiyle bilinen kişilerin de devreye sokulduğu bugün herkesin bildiği bir gerçektir. Bu kişiler ellerine geçen her fırsatta Adnan Bey ve arkadaşları aleyhinde toplumu kışkırtıcı yayınlar yaparak kamuoyunda infial oluşturma peşindedir. Bu suni infiali de devam eden yargılamanın gidişatını belirlemek amacıyla kullanmaya çalışmaktadırlar.

Hürriyet Gazetesi Yazarı Ayşegül Usta

Sayın Adnan Oktar, söz konusu yalan habere avukatı vasıtasıyla verdiği resmi cevabında, Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan bu haberin de DERİN DEVLET YAPILANMASININ BASKI ve TALİMATLARIYLA ISMARLAMA OLARAK HAZIRLANMIŞ, BURAM BURAM DERİN DEVLET KOKAN BİR HABER OLDUĞU izlenimi verdiğini belirtmektedir. DERİN DEVLETİN, HÜRRİYET GAZETESİ’NİN YAZAR ve YÖNETİCİLERİ ÜZERİNDEKİ GÜCÜNÜN ve ETKİSİNİN İYİ ANLAŞILABİLMESİ İÇİNSE, 2015 YILINDA HÜRRİYET GAZETESİ BİNASINA DÜZENLENEN TAŞLI SOPALI SALDIRININ TEKRAR HATIRLANMASI GEREKTİĞİNİ ifade etmektedir.

Hatırlanacağı üzere, 2015 senesinde Hürriyet Gazetesi binasına iki gün arayla taşlı sopalı iki ayrı saldırı gerçekleşmişti:

1– 6 Eylül 2015 tarihinde gerçekleşen ilk saldırıda, kamyon ve çeşitli araçlarla binanın önüne gelen yaklaşık 200 kişilik grup, ilk önce sloganlar atıp binanın girişindeki güvenlik kulübesine saldırarak Hürriyet bayrağını yakmışlardı. Ardından bahçe kapısını aşan 20 saldırgan, taş ve sopalarla binaya yönelmiş ve binanın camlarını kıran saldırganların, binaya girmesini gazetenin güvenlik görevlileri son anda kapıları kapatarak engelleyebilmişlerdi. 

2– İlk saldırının yankıları sürerken iki gün sonra Hürriyet Gazetesi’ne yeni bir saldırı daha gerçekleşmiştir. Akşam saatlerinde gazetenin önünde toplanan yaklaşık 200 kişilik bir grup binaya yürürken dört el de silah sesi duyulmuştu. Saldırganlar, polis engelini aşıp bahçeye girmişler, girişteki bariyeri, kameraları, binanın döner kapısı ile camlarını taş ve sopalarla kırmışlardı. Grubun binaya girmesinden endişe eden gazeteci Sedat Ergin, telaş içerisinde koşarak yan taraftaki televizyon binasına gitmiş ve CNN TÜRK’teki canlı yayına çıkarak kendisinin ve gazeteci arkadaşlarının yaşadıkları dehşeti “İTİRAF EDEYİM KAÇMAK ZORUNDA KALDIK. 40 YILLIK GAZETECİYİM, İLK KEZ CAN GÜVENLİĞİMİN OLMADIĞINI HİSSETTİM VE İLK KEZ KORKUP KAÇTIM” sözleriyle dile getirmiştir. 

Saldırıların ardından basına yansıyan (aşağıdaki) fotoğraf kareleri de, olayların boyutunun büyüklüğünü ve yaşanılan korkunun şiddetini açık şekilde gözler önüne sermekteydi:

2015 senesinde derin devlet yapılanması tarafından organize edilen bu taşlı sopalı saldırılar HÜRRİYET GAZETESİ İÇİN ADETA BİR MİLATTIR. Saldırıların şiddetiyle korkutulup sindirilen gazetenin yazar ve yönetici kadroları, bu tarihten itibaren derin devlet yapılanmasına boyun eğip teslim olmak mecburiyetinde kalmışlardır. Hürriyet gibi itibarlı bir gazete dahi, artık telefonla talimat alıp ısmarlama haberler yapan bir gazete konumuna getirilmiştir. 

Ayşegül Usta imzasıyla yayınlanan bu (sözde) haber de, her yönüyle buram buram derin devlet kokan, baskı ve talimat sonucu hazırlanmış, ısmarlama bir haberdir. 

Haberde yer verilen gerçek dışı itham ve iddialara ilişkin cevap ve açıklamalarımız şöyledir:


BİRİNCİSİ

GİZLİ ÇEKİLMİŞ TEHDİT-ŞANTAJ KASETLERİ MASALI

Ellerinde, güya “gizli çekilmiş tehdit-şantaj kasetleri olduğu" iddiası, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını karalayıp aleyhlerinde olumsuz bir kamuoyu algısı ve infial oluşturmak amacıyla medya tarafından uzun yıllardan bu yana sıklıkla kullanılan BİR ŞEHİR EFSANESİDİR. 

Çünkü, konuyu ısrarla gündeme getiren bazı gazeteci meslektaşları gibi, AYŞEGÜL USTA DA ADI GİBİ BİLMEKTEDİR Kİ ORTADA GİZLİ ÇEKİLMİŞ TEK BİR KASET YA DA GÖRÜNTÜ OLMADIĞI GİBİ, BUNLARLA TEHDİT EDİLİP ŞANTAJA MARUZ KALDIĞINI İDDİA EDEN HERHANGİ BİR KİMSE DE BULUNMAMAKTADIR.

Bilindiği üzere, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik binlerce polis memurunun katılımıyla 2018 senesinde gerçekleştirilen operasyonlarda, 200’e yakın adrese eş zamanlı ve ani baskınlar düzenlenmiş, Adnan Bey ve arkadaşlarınızın evlerinde, iş yerlerinde, depolarında, hatta ikinci üçüncü derece aile yakınlarının adreslerinde bile çok detaylı aramalar yapılmıştır. Hatta Adnan Oktar’ın sıklıkla ziyaret edip misafir olduğu düşünülen adreslere ise, iş makinaları ile girilerek arama amacıyla kazılmadık yer kalmamış, taş üstünde taş bırakılmamıştır.

Ancak, vahşet niteliğindeki tüm bu aramalara rağmen iddia edilen türden, ŞANTAJ AMACIYLA KULLANILABİLECEK TEK BİR GÖRÜNTÜ KAYDINA VEYA ŞANTAJ YAPILDIĞINA İLİŞKİN TEK BİR BELGEYE DAHİ RASTLANMAMIŞTIR.

Ayrıca, devam etmekte olan yargılama dosyasında da Adnan Oktar veya arkadaşları tarafından KENDİSİNE ŞANTAJ YAPILDIĞI İDDİASINDA BULUNAN HERHANGİ BİR KİMSE DE BULUNMAMAKTADIR.

Ayrıca, ortada bir kaset ya da şantajın bulunmadığı, dosya kapsamında bir kısım şikayetçilerin vekilliğini yapan Av. Celal Ülgen tarafından da ikrar edilmektedir. 17 Mart 2022 tarihli Artı TV’de kanalında yaptığı konuşmasında program sunucusu tarafından kendisine yöneltilen “böyle bir kaset arşivinin olup olmadığı”na ilişkin soruyu, 

Av. Celal Ülgen: “BİLDİĞİM KADARIYLA BÖYLE BİR İZE RASTLANMADI. BENİM BİLDİĞİM KADARIYLA BÖYLE BİRŞEY ORTAYA ÇIKMADI.” 

sözleriyle cevaplandırmıştır.

TÜM BUNLARIN ÖTESİNDE, 550 KLASÖRDEN OLUŞAN DAVA DOSYASINI 1 YILI AŞKIN SÜREYLE TİTİZ ve DETAYLI ŞEKİLDE İNCELEYEN (İSTİNAF MAHKEMESİ) İSTANBUL BAM 1. CEZA DAİRESİ DE, VERMİŞ OLDUĞU BOZMA KARARINDA “ŞANTAJ KASETLERİ” İLE “GÖRÜNTÜLERİ GİZLİCE ÇEKİLEN İNSANLAR” GİBİ İDDİALARIN HİÇBİR DELİLİ BULUNMADIĞINI TEYİT ETMİŞTİR.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin 2021/696 Esas No’lu ve 2022/258 Karar No’lu İstinaf Kararı’nın;

– 291. sayfasında müvekkilin arkadaşlarından Mehmet Ender Daban’a yönelik olarak B.T. bakımından “… aynı şekilde GÖRÜNTÜLERİNİN OLABİLECEĞİNE DAİR ZAN VE ENDİŞESİNİN de SOYUT ŞÜPHEYE DAYANDIĞI düşünülmüş…” 

– 325. sayfasında müvekkilin arkadaşlarından Mustafa Işık’a yönelik olarak H.A. bakımından “… soruşturma aşamasında yapılan aramalarda katılanın İDDİASINI DOĞRULAYACAK MAHİYETTE GÖRÜNTÜ VEYA DİJİTALLERE RASTLANMAMASI” 

denilerek bu hususular bozma gerekçeleri olarak belirtilmiştir. 

Böylelikle, ORTADA ŞANTAJ KASEDİ, GİZLİ KAMERA ÇEKİMİ veya ÖZEL HAYATA DAİR ELDE EDİLMİŞ GÖRÜNTÜLER GİBİ HERHANGİ BİR UNSURUN BULUNMADIĞI, YÜKSEK MAHKEME KARARIYLA DA KESİNLEŞMİŞTİR. 


İKİNCİSİ 

“GİRMEK DE ZOR – ÇIKMAK DA ZOR” YALANI

Haberde geçen gerçek dışı iddialardan bir diğeri, camiadan ayrılmak isteyenlere güya manevi baskı, tehdit veya şantaj yapıldığı, bu nedenle 2018 tarihinde gerçekleşen operasyon öncesinde güya camiadan ayrılmalarının mümkün olmadığı şeklindeki saçma ve gülünç yalandır. 

Haberi hazırlayan Ayşegül Usta’nın, adeta şarkı sözü yazar edasıyla dillendirdiği bu saçma ve anlamsız klişe iddianın da akıl, mantık ve gerçek dışı olduğunu ortaya koymak son derece kolaydır. Bu iddianın tümüyle uydurma olduğunu görmek için, geçtiğimiz 30-40 yıl içerisinde Adnan Bey'le gönül bağı kurmuş, kendisi ve arkadaşlarının yürüttükleri sosyal, kültürel, milli, manevi ve imani faaliyetlerde gönüllü olarak yer almış, ancak sonrasında çeşitli kişisel nedenlerden ötürü kendi rızalarıyla ayrılıp camiadan farklı bir yol benimsemiş -birçoğu bugün ülkemizin ünlü ve tanınmış simaları arasında bulunan- çok sayıdaki insana bakmak yeterlidir.

Bu kişiler, uzun yıllar Adnan Bey ve arkadaşları arasında bulunurken bugün onlardan farklı bambaşka hayatlar süren, bambaşka yaşam tarzları, idealleri olan, bu açıdan da haberde geçen “girmek de zor – çıkmak da zor” iddiasının apaçık bir yalan olduğunu gözler önüne seren canlı şahitlerdir. Bugün Türkiye'nin en tanınmış simaları arasında bulunan bu kişilerden sadece birkaçını şöyle sayabiliriz:

Acun Ilıcalı ve Acun Medya Genel Koordinatörü Esat Yontuç


Acun Ilıcalı'nın Ağabeyi Doktor Ömer Cenker Ilıcalı 


Kısa Bir Süre TCDD Genel Müdürlüğü de Yapmış Olan Tanınmış İş İnsanı Abdülkerim Murat Atik


AK Parti İstanbul 24. Dönem İstanbul Milletvekili adayı, Murat Atik'in Kız Kardeşi Esra Atik


Gazi Üniversitesi Rektörü ve Milli Pediatri Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Evner Hasanoğlu'nun Oğlu, aynı zamanda Uluslararası Pediatri Kurumu IPA Direktörü Kerem Hasanoğlu


Türkiye Genç İşadamları TÜGİAD Yönetim Kurulu Üyesi Tuba Dalkılıç 


Mustafa Sarıgül'ün Eski Eşi, Eğitimci ve Siyasetci Aylin Kotil 


Yıldız Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Caner Taslaman


TV Yapımcısı ve Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Teyfur Erdoğdu 


Duayen Gazeteci Rahmi Turan'ın Kızı ve Sözcü Gazetesi Yazarı Pınar Turan 


Namık Kemal Zeybek'in Kızı ve Aydın Doğan'ın Yeğeni Tuğba Zeybek (Doğan Holding Medya Grup Şirketlerinde Direktör) 


Swarovski Türkiye Genel Müdürü İş İnsanı Aslı Tezcan Karaçorlu


Seba İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı ve Doğrul Yol Partisi Zurucularından Orhan Keçeli'nin Oğlu İş İnsanı Nedim Keçeli 


Türkiye'nin Tekstil Kralı Olarak Tanına Kula Mensucat'ın Sahibi Yılmaz Eyilik'in Kızı Eyilik Holdig Yön. Kurulu Üyesi Tuğçe Eyilik


Doğuş Holding Sanat Danışmanı ve Müzeler Koordinatörü Çağla Saraç

TV8 Televizyonu İnsan Kaynakları Direktörü Ayşe Altuniç Güven

Türkiye Güzeli, Oyuncu ve Manken Pınar Tezcan ile Sosyete'nin Tanınmış Simalarından İş İnsanı Kerem Özçapkın


Gem Palace Mücevher'in Türkiye Temsilcisi Arzu Atabarut


Çarmıklı Holding'in Sahibi Ali Rıza Çarmıklı'nın Torunu ve Yönetim Kurulu Üyesi İş İnsanı Gülnaz Kançal (solda)


Amerikan Morgan Stanley ile IMF Batı Yarım Küre Kıdemli Ekonomisti ve Bir Dönem Adı TC. Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı İçin Geçen Serhan Timuçin Çevik 


Türkiye'nin En Büyük Denizcilik Firmalarında Kalkavan Holding'in Sahibi Metin Kalkavan'ın Kızları ve İş İnsanları Pınar, Bahar ve Feyal Kalkavan Kardeşler 


Lacoste Markasıyla Tanınan Tekstil Devi Eren Holding'in Sahibi Kuzenler Emrullah Eren ve Nurullah Eren 


Ünlü Mimar Koray Yavuzer 


Atasay Kuyumculuğun Sahibi Atasay Kamer'in Kızı ve İş İnsanı Neşe Kamer Kolbaşı


Turizmci İş İnsanı ve AK Parti Bodrum - Yalıkavak Belediyesi Meclis Üyesi Mine Tatari 


MicroPort MEA&CIS Bölgesi (Türkiye, Orta Doğu/Afrika, Doğu Avrupa, Rusya ve Bağımsız Devletler) Başkanı Dr. Altuğ Ergin


Ünlü DJ Murat Uncu


Gazeteci Taha Akyol’un Oğlu Mustafa Akyol (sağda)


ÜÇÜNCÜSÜ 

FETÖ ÖVGÜSÜ YALANI

Yayında geçen gerçek dışı iddialardan bir diğeriyse, Sayın Adnan Oktar ile FETÖ arasında güya bir irtibat bulunduğu ve Adnan Bey'in 17-25 Aralık sonrasında A9 TV’de katılmış olduğu yayınlarda güya FETÖ liderini övdüğü şeklindeki gerçek dışı iddiadır.

Gerçekte ise Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, geçmiş her dönemde, hatta terör örgütü olduğunun henüz bilinmediği, (sözde) hizmet hareketi olarak tanımlanıp en üst düzey siyasiler dahil, geniş çevrelerce desteklendiği dönemlerde dahi, FETÖ yapılanmasının açık ve net bir tavırla karşısında durmuşlardır. “Gezi olayları”ndan, “17-25 Aralık Yargı Yoluyla Darbe Teşebbüsü”ne ve “15 Temmuz Hain Darbe Girişimi”ne kadar her olayda hep Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ı ve meşru hükümeti desteklemişlerdir. Bu da herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

Hain FETÖ yapılanmasının, seçilmiş hükümeti ve Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’ı hedef alan her kalkışmasında, Adnan Bey ve arkadaşlarının istisnasız şekilde SN. ERDOĞAN’DAN ve MEŞRU HÜKÜMETTEN YANA TAVIR SERGİLEDİKLERİ, hem A9 televizyonundan yapmış oldukları canlı yayın açıklamalarından, hem de kendilerine ait Twitter hesaplarından yaptıkları paylaşımlardan açık, net ve tartışmasız şekilde görülmektedir.

FETÖ’cü hain darbe girişiminin başladığı 15 Temmuz gecesi, henüz daha hiçbir devlet yetkilisi çıkıp gelişmeler karşısında bir açıklama yapmamışken, birçok siyasetçi, bürokrat ortada yokken, hatta kimileri masa altına saklanmışken Adnan Oktar ve arkadaşları;

‼️ A9 TV Stüdyosu, en şiddetli çatışmaların yaşandığı ve onlarca vatandaşımızın şehit ya da gazi oldukları Çengelköy’deki Kuleli Askeri Lisesiyle Beylerbeyi’ndeki köprü ayağına çok yakın bir yerde olmasına,

‼️ Gece boyunca A9 TV stüdyosu üzerinde FETÖ’cü pilotlar tarafından F-16 savaş uçakları ile alçak uçuş yapılıp sonik patlamalar oluşturularak etrafa korku ve dehşet saçılmasına

rağmen, HER ŞEYİ GÖZE ALIP A9 TV STÜDYOSU'NA GİTMİŞ VE CANLARI PAHASINA FETÖ’YE KARŞI DURMUŞLARDIR. Ta ki darbe teşebbüsünün ateşi sönene, askerler kışlalarına geri çekilene dek CANLI YAYINDA KALARAK, FETÖ’YE KARŞI SN. ERDOĞAN’I ve MEŞRU HÜKÜMETİ DESTEKLEMEYE DEVAM ETMİŞLERDİR.

Gerçekler böyleyken, Sayın Adnan Oktar’ın, FETÖ’ye karşı göstermiş olduğu açık ve net tavır dolayısıyla takdir edilmesi gerekirken, zorlama mantıklar ve gerçekleri tam tersine saptırmaya yönelik şaibeli ifadelerle itham edilmeye çalışılması ortada bir KUMPAS DAVASI olduğunun en açık delillerindendir.

Önemle belirtmek gerekir ki; FETÖ Silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber yardım etme iddiasına yönelik olarak Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nün 30.07.2018 tarih ve 58604142.66693.(63044).D2-38854 sayılı yazıları ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu'nun yürüttüğü 2018/117729 sayılı soruşturmasına istinaden Sayın Adnan Oktar’ın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı olup olmadığına ilişkin bilgi talep edilmiş ve aşağıdaki başlıklar altında araştırma ve soruşturma yürütülmüş ve bir rapor düzenlenmiştir.

Müvekkil Adnan Oktar ve kendisiyle birlikte yargılanan 235 arkadaşı hakkında 11 farklı kategoride yapılan detaylı tetkiklerde,

1- Bylock

2- Bank Asya

3- Kriz Merkezi Verisi

4- Soruşturmalar

5- Belge, Evrak, Dernek

6- Şirketleri Soruşturma

7- Şirketleri Bank Asya

8- Şüpheli Şirkette Belge Evrak

9- Şüpheli Şirkette SGK Kaydı

10- KHK İle İhraç Edilenler

11- Tepe Yönetimle İrtibat 

gibi her bir iltisak maddesi ile ilgili olarak

 BU BAŞLIKTA KAYDA RASTLANMAMIŞTIR” 

tespiti yapılarak raporu düzenlenmiştir.

Böylelikle, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının, FETÖ yapılanması ile aralarında HİÇBİR BAĞLANTININ BULUNMADIĞI, EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANAN BU ARAŞTIRMA ve İNCELEME RAPORU İLE DE KESİN OLARAK İSPATLANMIŞ BULUNMAKTADIR. 


Sonuç

Hürriyet Gazetesi yönetici ve yazar kadrosu, derin devletin mafyavari baskısının ve tehditlerinin şiddetini en açık şekliyle yaşamış kişilerdir. Kendilerinin ve ailelerinin uğrayacağı zararı düşünerek bu tehditlere boyun eğmek zorunda kalıyor olabilirler.

Ancak, günümüzde derin devlet yapılanmasının oluşturduğu korku ve dehşet ortamından huzur ve güvenliğe çıkılmasının tek yolu, derin devletin “halkımızı, insanımızı birbirine kırdırma yöntemine” boyun eğmeden, sadece Allah’tan korkarak, vicdandan, akıldan ve hukuktan taviz vermemektir. Öyle olunca Yüce Allah'ın, bu güzel tavır ve ahlakı beğenerek, toplumumuza huzur, güvenlik, güzellik ve bereket vermesini şiddetle ümit edebiliriz.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.