CAMİAMIZA KUMPAS KURANLARLA ASKERLERİMİZE KUMPAS KURANLAR AYNI DERİN DEVLET ELEMANLARIDIR

Kumpas davaları ülkemizin yakın tarihinde en çok gündemimizde yer alan konuların başında gelmektedir. Bu davalar Türk ordusunun pek çok vatansever mensubunun yıllarca suçsuz yere cezaevinde yatmasına neden olarak onları mağdur etmiş, ailelerini de perişan etmiştir. Yapılan haksızlıklar ve ağır koşullar nedeniyle cezaevlerinde yaşamlarını yitiren askerlerimiz dahi olmuştur. 

Tüm bunların ötesinde bu kumpas davaları, devletimize olan güvende zedelenmelere yol açmış, mili birlik ve bütünlüğümüze zarar vererek ülkemizde kutuplaşmalar meydana gelmesine sebep olmuştur. 


Camiamıza ve Askerlerimize Kumpas Kuranlar Aynı Kişilerdir

Bugün Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları da, zamanında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı kurulan kumpasın bir benzeri ile karşı karşıyadır. Geçmişte kahraman askerlerimizi hedef alan derin odak ile Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını hedef alan derin odağın aynı olması bir tesadüf değildir. Askerlere karşı kumpas kuranların yargılandığı davada sanık olarak yer alan FETÖCÜ FİKRET SEÇEN, NAZMİ ARDIÇ, MUTLU EKİZOĞLU gibi isimlerin Sayın Adnan Oktar’a karşı 2007 yılında kurulmaya çalışılan kumpas davasının da aktörlerinden olması bir tesadüf değildir. 

FETÖ’nün askerlerimiz ile camiamızı hedef aldığını gösteren isimler bunlarla kısıtlı değildir. 2007 yılında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına karşı oluşturulmak istenen örgüt dosyasının emniyet ayağında görev almış, dosyada verilen kararlara direkt etki eden memurların birçoğu FETÖ dosyalarının şüphelisi veya sanığıdır

Bu isimlerden bazıları şöyledir: 

Organize Suçlar Şube Müdürü MUTLU EKİZOĞLU (FETÖ/PDY davası firari sanığı)

Organize Suçlar Şube Müdürü HÜSEYİN IŞILDAK (FETÖ/PDY davası sanığı)

Organize Suçlar Sube Müdürü NAZMİ ARDIÇ (FETÖ/PDY “Mülkiye” yapılanması davası tutuklu sanığı)

Mali Suçlar Şube Müdürü YAKUP SAYGILI (FETÖ/PDY davası tutuklu sanığı), 

Baş komiser SEYFİ ERDOĞAN (FETÖ/PDY Şike kumpası davası tutuklu sanığı)

Polis memuru YALÇIN ÇİLBİROĞLU (FETÖ/PDY Şike kumpası davası tutuklu sanığı)

Teknik Takip Büro Amiri MUSTAFA KILIÇASLAN (FETÖ/PDY Tahşiyecilere Kumpas davası tutuklu sanığı), 

Polis memuru AHMET DAVULCU (FETÖ/PDY davası firari sanığı)

İstanbul Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü'nde uzman olarak görev yapan AHMET MESUT MUDU (FETÖ/PDY davası tutuklu sanığı)

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, yukarıda bir kısmının isimlerini saydığımız FETÖ mensubu emniyet görevlileri tarafından, hukuka aykırı bir şekilde 2007 yılında başlatılan bir örgüt dosyasının şüphelileri yapılmışlar ve mağdur edilmişlerdir. 


Kumpaslar Benzer Yöntemlerle Kurulmuştur

Askerimize ve Sayın Adnan Oktar ile arkadaşlarımıza karşı kumpasları kuran kişiler aynı olduğu gibi kumpasta kullandıkları yöntemler de aynıdır: 

 Öncelikle, kamuoyu ezilmek istenen kişilerin suçlu olduğuna inandırılmak istenir. Bu nedenle de kamuoyunun hassasiyet duyduğu din, demokrasi, darbe, ordu, vatan sevgisi, aile, ahlak, namus gibi kavramlar üzerinden algı operasyonları yürütülür. Bu saldırılar inişli çıkışlı dozlarla geniş zamana yayılır. 

 Kumpasçıların sosyal medya hesaplarından aleyhte karalama ve itibarsızlaştırma içerikli paylaşımlar yapılır. Bu paylaşımlarda çeşitli resmi kurumlar, siyasetçiler, hukukçular, yazarlar, araştırmacılar, topluma yön veren ve önemli mevkilerde bulunan kişiler etiketlenir. Böylelikle kurulmakta olan kumpasın psikolojik altyapısı hazırlanır.

 Kumpasçılarla işbirliği içinde olan veya kumpas kurulan kişilere ideolojik karşıtlığı ya da husumeti bulunan bazı medya mensupları sürekli aleyhte haber ve yorumlar yapar ve ortada sanki ciddi bir tehlike varmış izlenimi vererek basın ve TV'den yetkililere çağrılarda bulunurlar. 

 Tüm bu aşamaların ardından devletin ilgili kurumlarına isimsiz sahte ihbarlar gönderilir. Derin devletin emniyet ve yargı uzantıları üzerinden bu sözde ihbarlar hızla işleme konulur. Sahte tanıklar, sahte şikayetçiler, sahte ve hukuka aykırı belgelerin ayarlanmasının ardından operasyon, gözaltı, tutuklama, soruşturma ve kumpas davası aşamalarına doğru ilerlenir. 

Geçmişte FETÖ’ünün TSK'ya karşı kurduğu kumpasta kullanılan bu teknik bugün de Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına karşı kullanılmaya devam etmektedir. Geçmişteki TSK içinden sözde “silahlı terör örgütü” çıkarma çabası gibi bugün de iftiralar, asılsız ithamlar, sahte suçlar ve olmadık yorumlarla, Adnan Oktar ve arkadaşlarından da sözde bir silahlı suç örgütü çıkarmaya çalışılmaktadır. Poyrazköy davasında olduğu gibi Adnan Oktar Davası’nda da iddialar son derece asılsız ve mesnetsizdir. 

Hayatları boyunca  hiçbir suça karışmamış, tek bir sabıkaları bulunmayan, onlarca yıldır devletin birliğini ve bölünmez bütünlüğünü savunan, bu uğurda yaptıkları sayısız ilmi ve kültürel faaliyetlere tüm Türkiye'nin şahit olduğu dindar milliyetçi insanlar bir sabah uyandıklarında terör örgütü ilan edilmişlerdir. Camiamız hakkında ortaya atılan ‘terör örgütü’ ifadesinin ne kadar akıl, mantık ve hukuk dışı, art niyetli bir yakıştırma olduğunu, gerçeği yansıtmadığını ve kasıtlı olarak yapıldığını yayınlarında bizzat dile getirmektedirler. Gazeteci Can Ataklı’nın açıklaması buna bir örnektir:

“... TMSF kayyum olarak atandığı Adnan Oktar Silahlı Terör Örgütü’ne… (gazete haberi okuyor). Al işte bu da (sözde) silahlı terör örgütü! Yani bu tamamen ne biliyor musunuz? Dünyayı da kandırmak. Biz Türkiye’de bunları terör örgütü olarak gördüğümüz için, CEZA ARTTIRMAK İÇİN… Ya da bunlarla bağlantılı biri buldu mu, hemen “terör örgütüne üye olmamakla birlikte” diye başlayan maddeye adam sokmak için… Yani CANLARI KİMİ HAPSE ATMAK İSTİYORSA KİMİN CANINI YAKMAK İSTİYORLARSA OLSUN DİYE BÖYLE İCATLARDA BULUNUYORLAR. Neydi? “Adnan Oktar Terör Örgütü” … Öyle yani terör örgütü!!! … NESİ TERÖR !!! EVİNDE 2 TANE TABANCA BULUNDU DİYE… YA YAPMAYIN ALLAH AŞKINA… Hayır o zaman şeyliği gidiyor… O zaman İŞİD’i ben ne yapacağım ha..." 1

Vatansever ordu mensuplarımıza yapıldığı gibi camiamızın da adının "terör" kelimesiyle yan yana getirilme çabası son derece asılsız, mantıksız, dayanaksız ve tutarsız bir iddia olmasının da ötesinde çok çirkin ve salt  karalama amaçlıdır . 


Sayın Adnan Oktar, Kumpasçıların Akıl Hocasını Deşifre Etmiştir 

Sözünü ettiğimiz her iki kumpasın da temel amacı gerçekte, Türk devletini fikren ve fiziken koruyup kollayan, savunan iki önemli grubu etkisiz hale getirip devletin gücünü zayıflatmaktır. Perde arkasında bu kumpasların planlarını yapan ise, FETÖ terör örgütü gibi yerli uzantılarını maşa olarak kullanan uluslararası derin deccali üst akıl, yani “İngiliz derin devletidir. 

İngiliz derin devleti askerlerimize kurduğu kumpası FETÖ'nün emniyet ve yargı kurumlarımızdaki kripto elemanları üzerinden yürütmüştür. Hala da bu kumpası sürdürmeye çalışmaktadır. Sayın Adnan Oktar gerek kaleme aldığı eserlerinde gerekse katıldığı televizyon programlarında TSK’nın vatansever mensuplarını hedef alan bu kumpası defalarca deşifre etmiştir. 

Günümüzde İngiliz derin devletinin Deccaliyetin merkezi olduğunu, küresel sömürü düzenini ayakta tutmak, yeryüzündeki güç ve hakimiyetini genişletmek için dünya çapındaki fitne ve karışıklıkları düzenlediğini, Müslümanları birbirine kırdırdığını, İslam alemini ezmeye ve yok etmeye çalıştığını, bu bağlamda hangi karanlık, zalim ve alçakça plan ve stratejileri yürüttüğünü delil ve belgeleriyle dünyada ilk açıklayan kişi Adnan Oktar olmuştur. Bu nedenle de İngiliz derin devleti, kendisini her geçen gün daha çok ifşa eden, aynı zamanda devlete, millete ve hükümete olan en güçlü, akılcı ve etkili desteği veren Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını etkisiz hale getirmek için onlara çok kirli ve kapsamlı bir kumpas düzenlemiştir. 

Sürecin başında, kumpasın bir kısım yerli tetikçileri Londra’ya giderek burada MI6 ajanı Bengalli devşirme ED HUSSEIN ile temasa geçmiş ve İngiliz derin devletinin en kilit kurumlarından olan Chatham House’taki görüşmelerde gerekli talimat ve yönlendirmeleri almışlardır. Bunun ardından, İngiliz istihbarat servislerinin en üst düzey isimleri resmi heyet düzeyinde gelerek ülkemizdeki çeşitli resmi kurumları, bakanları ve hükümet yetkililerini ziyaret etmişlerdir. İngiliz derin devleti tarafından gönderilen bu heyetin Türkiye ziyaretindeki en önemli talebi Sayın Adnan Oktar'ın etkisiz hale getirilmesi, susturulması, faaliyet ve eserlerinin engellenmesi olmuştur. Bu ziyaretten çok kısa bir süre sonra, 11 Temmuz 2018’de ise camiamıza yönelik çok büyük bir polis operasyonu gerçekleşmiştir.


İngiliz Derin Devleti, Güçlü Bir Türkiye ve Türkiye Önderliğindeki Çok Güçlü Bir İslam Birliği'ni, Kendi Varlığı Karşısında En Büyük Tehdit Olarak Görmektedir

Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ni Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı olarak gören İngiliz derin devleti, –19. ve 20. yüzyıllarda yaşamış pek çok tarihçi ve sosyal bilimcinin de açıkladığı gibi– yaklaşık 300 yıldan bu yana Türk devletlerini sürekli güçsüz bırakma, nihai olarak da parçalayıp dağıtma ve yok etme, kalan Türkleri bu coğrafyadan sürüp Orta Asya steplerine geri gönderme projeleri dizayn etmektedir. 

Bunun tek amacı, İngiliz derin devletinin yani Deccaliyetin küresel zulüm ve sömürü düzenine tek "dur" diyebilecek, Türkiye Cumhuriyeti merkez ve önderliğindeki dünya çapında güçlü bir Türk-İslam Birliği'nin oluşmasını engellemektir. Osmanlı'nın çökertilip yok edilmesiyle bu alçak plan bir an için başarıya ulaşmış gibi görünse de Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk bu oyunu bozmuştur.

Ne var ki İngiliz derin devleti, bu kirli emelin peşini büyük bir hırs ve inatla günümüze kadar bırakmamıştır. Bugün de bu imha planının en büyük ve birincil hedefi Türkiye Cumhuriyeti'nin güçlenmesinin önlenmesi, zayıflatılması ve parçalanıp yok edilmesidir. Bunun için de elbette en başta, Türk devletinin hem fiziki hem de fikri ve ideolojik bakımdan en güçlü savunucularının etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir. 

İŞTE, HEM TSK’NIN VATANSEVER ASKERLERİNE HEM DE SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARINA KURULAN KUMPASLARIN ARDINDAKİ GERÇEK BUDUR.


Her İki Güzide Camiaya da Kurulan Kumpaslarda Adı Geçen Kripto Görevlilerin ve Kullanılan Yöntemlerin Bile Birebir Aynı Olması Bir Tesadüf Değildir

FETÖ liderinin Amerika’da ikamet ettirilmesi nedeniyle pek çok kişi azmettirici olarak ABD’yi görse de FETÖ'yü destekleyen ve yönlendiren gerçek merkez üs Londra’dır. 

Bunu açıkça kanıtlayan bazı örneklere değinecek olursak;

⫸ Örgüt yüzlerce kişinin şehit edildiği ve binlercesinin yaralandığı terörist darbe girişiminden sonra bile İngiliz Parlamentosunda serbestçe siyasilerin ve devlet adamlarının katıldığı oturum ve paneller düzenlemiştir. 

⫸ FETÖ mensupları halihazırda Birleşik Krallık’taki parlamento üyeleri, siyasetçiler, yerel politikacılar ve akademisyenlerle sürekli yakın temas, işbirliği ve görüşmeler içerisindedir, bunlarla pek çok ortak faaliyetler yürütmektedir. 

⫸ Birleşik Krallık Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu tarafından hazırlanan raporda FETÖ’nün terör örgütü şeklinde nitelendirmek için yeterli kanıt olmadığı söylenmiştir.

15 Temmuz Darbe girişiminin FETÖ’yü kullanan İngiliz derin devletinin bilgisi dahilinde olduğunu gösteren başka güçlü emareler de mevcuttur. Mesela, Teröristbaşı Fetullah Gülen bir konuşmasında, tabanını 15 Temmuz darbesini müteakip taraftarlarını Türkiye’de yapılacak İngiliz işgaline hazırlamak için bir açıklama yapmıştır. 2

⫸ İngiliz Daily Express Gazetesi, İngiliz hükümetinin 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle Türkiye'ye yönelik askeri bir operasyon planladığını, hatta bu görevi gerçekleştirecek askerleri Güney Kıbrıs'ta bulunan İngiliz üssüne gönderdiğini yazmıştır. 3

Örnekleri çoğaltmak mümkündür.


Türkiye’nin İşgali ve Parçalanması Projesi Yüzlerce Yıldır Yürürlüktedir

Osmanlı’nın yıkımı İngiliz derin devletinin eliyle olmuştur. Bu aşamadan sonra kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni de her fırsatta zor duruma düşürmeye, darbeler, karışıklıklar, istikrarsızlıklar, iç çatışmalar, vb. ile ülkeyi güçsüz düşürüp parçalamaya çalışmıştır.

Ülkemizin bölünmez bütünlüğünü, üniter yapısını tehdit eden bölücü terör örgütü PKK ve kahpe eylemleri bir İngiliz derin devleti ürünüdür. Örneğin, Hasan Atilla Uğur, “Abdullah Öcalan’ı Nasıl Sorguladım” isimli kitabında, Abdullah Öcalan’ın kendi ağzından “Bakın bizim konumuza en akıllı yaklaşan İngiltere’dir. Bazı lordlar benimle görüşüp ‘Sizi destekliyoruz’ dediler… Gizli olarak en büyük destek hep İngilizlerindir” dediğini belirtmiştir. Arslan Tekin tarafından yazılan “İmralı’daki Konuk” isimli kitapta ise, Abdullah Öcalan’ın kendi ağzından “İngiltere’nin PKK yaklaşımını iyi anlamak gerekir. Şahsi yorumum, İngiltere kendine göre Kürt harekâtı üzerinde derin politikaların içindedir. Bazılarını yanına çeker, bazılarını harcar, destekler gibi yapar…” dediğini belirtmiştir. Keza BOP da, temel hedefi Türkiye'nin güneydoğusunu PKK’ya teslim etmek ve o bölgeyi de içine alan bir Kürt devleti kurmak üzere kurgulanmış bir İngiliz derin devleti projesidir.

İngiliz derin devleti, tarih boyunca Türkiye devletini ortadan kaldırmaya ve bu değerli milleti abluka altına almaya çalışmıştır. Fakat Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet, bu imanlı millet, İngiliz derin devletinin tüm oyunlarına rağmen bölünmeden dipdiri ayakta kalmıştır. 


Camiamızın ve Askerlerimizin Hedef Olmasına Yol Açan Ortak Payda Vatan, Millet, Devlet, Büyük Türkiye Sevdasıdır

Sayın Adnan Oktar, her daim ülkemizin çıkarlarını gözeten, kollayan, savunan üstün bir milli şuur içinde ülke menfaatlerine yönelik en akılcı ve en etkili çözüm önerilerini sunmuştur. Adnan Bey ve arkadaşlarımızın kitaplar, makaleler, TV programları, internet siteleri, belgeseller, konferanslar, vb. ilmi, fikri ve kültürel faaliyetler aracılığı ile uzun yıllardan bu yana anlattıkları, savundukları, sürekli gündemde tuttukları en hayati konular arasında devletimizin ve milletimizin âli menfaatleri, milli ve manevi değerlerimiz, ülkemizin bölünmez bütünlüğü, Atatürkçü, özgürlükçü, laik, demokratik, ve üniter devlet yapımız, şanlı ordumuz, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz çok önemli bir yer tutmaktadır.

Sayın Adnan Oktar’a göre; 

‼️ Türkiye’nin birliğini bütünlüğünü ve üniter yapısını koruması esastır. Etnik veya mezhepsel ayrılıkları teşvik eden tüm düzenlemeler tehlikelidir.

‼️ PKK ile yürütülen mücadele önemlidir. Terör örgütünün ülkemizdeki bölücü faaliyetleri birlikte sınır boyumuzda kendi devletini oluşturma çabası engellenmelidir. Terörizmle mücadele karşı ideolojik yönden de sürdürülmelidir.

‼️ Laiklik ilkesi ile toplumda inanç ve ibadet özgürlüğünü tesis edilmelidir. Anayasada yer alan laiklik ilkesi korunmalı ve bu ilke doğrultusunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşı, sahip olduğu inanca göre özgürce yaşama ve ibadet etme imkanını ve güvencesini bulacaktır.

‼️ Atatürk’ü din düşmanı olarak göstermekten kaçınmalı onun modern samimi bir dindarlığı savunduğu toplumun her kesimine anlatılmalıdır.

‼️ Etnik ve mezhepsel çatışmaları teşvik edecek her türlü söylem ve uygulamadan kaçınılmalıdır.

‼️ Hiç kimse inançları ve yaşam tarzı nedeniyle baskıya uğramamalıdır. Kadınlarımız ne örtünmeleri için ne de örtülerini çıkarmaları için zorlanmamalıdır. Kadınların toplumsal hayatta daha çok rol alması sağlanmalı. Canları ve özgürlükleri maksimum derecede korunmalıdır.

‼️ İslam müziğe, resme, heykele ve bilime karşı değildir. Her Müslümanın bilimin ve sanatın geliştirilmesini savunması inancının gereğidir. Türkiye bilimsel araştırmaların ve sanat çalışmalarının özgürce sürdürüldüğü bir ülke olmalıdır.

‼️ Sanata ve bilime karşı olan insanların özgürlüklerini kısıtlayarak çatışmaları teşvik eden bağnaz din anlayışına karşı Kuran’daki modern İslam anlayışı desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. İslam özgürlük, güzellik, kalite, sanat, bilim, nezaket, sevecenlik, sevgi, merhamet, estetik, affedicilik, fedakarlık, barış, huzur, neşe, sevinç özetle iyi olan her ne varsa hepsinin en yüksek seviyede yaşandığı inancın adı olmalıdır.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yıllardır savundukları bu en kritik hayati konular, ordu mensuplarımızın da gönülden desteklediği hususlardır. Bu nedenle, Sayın Adnan Oktar her fırsatta Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ülkemizin varlığı ve bekası açısından sahip olduğu paha biçilmez değer ve önemi anlatmıştır. Bir TV yayınındaki “Ordumuz bizim göz bebeğimiz. Kimse aleyhlerinde bir cümle kullanmasın. Allah için canımızı vermekte bir an tereddüt etmeyiz.” şeklindeki açıklaması bunlardan sadece bir tanesidir.

Hiç şüphesiz şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Atatürk'ün çizdiği yoldan asla taviz vermeden emin adımlarla, şerefle yürümekte, Türk Devleti ve Millet'nin bekasını ve bağımsızlığını tehdit eden, gizli ve açık her türlü düşmana karşı en onurlu ve güçlü mücadeleyi etmektedir. 

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları geçmişte olduğu gibi bugün de milletimize, devletimize, ordumuza yönelik kurulan tüm hain tuzaklara ve onun düşmanlarına karşı durmaya ve ortak bir ülküde mücadele etmeye devam edeceklerdir. 

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.





1. Tele1–Can Ataklı, 29.06.2021, Güne Başlarken Programı

2. https://www.star.com.tr/pazar/darbe-degil-hacli-istilasi-haber-1236942/

3. "SAS Troops Poised to EVACUATE Britons From Turkey Amid Fear of SECOND Military Coup", Daily Express, 26 Temmuz 2016, http://www.express.co.uk/ news/uk/692730/SAS-troops-poised-to-EVACUATE-Britons-from-Turkey-amid-fear-of-SECOND-military-coup

4. https://m.harunyahya.info/bilgi/gununsozu/1337-ordumuz-bizim-goz-bebe%C4%9Fimiz-kimse-aleyhlerinde-bir-c%C3%BCmle-kullanmas%C4%B1n-allah