BİTMEK TÜKENMEK BİLMEYEN DİJİTAL ARŞİV MASALLARI

A9 Televizyonu'nun kendi hazırladığı çeşitli belgesellerin ve televizyondaki canlı yayınlara ait –ZORUNLU RTÜK KANUNLARI GEREĞİ– görüntü kayıtlarının tutulduğu “DİJİTAL YAYIN ARŞİVİ” hakkında, BİRTAKIM HAYALİ SENARYOLAR ile ÇEŞİTLİ MASALLAR ÜRETEN GAZETECİLER KERVANINA, Oda TV yazarlarından Sayın Barış Pehlivan da katılmış bulunmaktadır. 

Sayın Barış Pehlivan gibi Türkiye’deki hukuksuzlukları bizzat yaşayarak tecrübe edinmiş, demokratlığına inandığımız bir gazeteci kardeşimizin neden ve ısrarla gerçek dışı, manipülatif bilgilere itibar ettiğini anlamakta zorlanmaktayız. Bununla birlikte, kendisinin belki de bazı mecburiyetler gereği bu yazılara imza atmak zorunda kalmış olabileceğini de anlayışla karşılıyoruz. 

Ancak, gizli tanık veya suni müşteki beyanlarıyla, geçersiz dijital materyallerle, somut delil ortaya konmadan haksız ve hukuksuz yargılamaların, tutuklamaların, karalamaların bu toplumda herkesin canını yaktığı gerçeğini unutmamak gerekir. 

Artık bir klişe olmaktan öteye geçen ve bu ülkenin bir hakikati haline gelen “hukuk bir gün herkese lazım olur” sözünün belki de en sık muhataplarından biri olan ODA TV ve Cumhuriyet gazetesinin, aleni hukuksuzlukları destekleyen yayınlarıyla kendi bindikleri dalı kestiklerini anlamaları için tekrar tekrar aynı hukuksuzluklara uğramayı beklemeleri anlamsızdır. 

Bizim temennimiz her düşünceden ve inançtan insanın kanunlar önünde eşit olduğu, yazılı kanunların vicdanla uygulandığı, keyfi uygulamaların tamamen sona erdiği gerçek bir hukuk devletinde tüm kesimlerin bir arada ve huzur içinde yaşadığı bir ortamın acilen tesis edilmesidir. İnanıyoruz ki Sayın Pehlivan da haksızlıklara değil bu güzel temenniye destek verenlerden biri olacaktır. 

Ne var ki Sayın Pehlivan geçtiğimiz gün Oda TV internet sitesi ile Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan köşe yazısında; Sayın Adnan Oktar'ın cezaevinden İçişleri Bakanı'mız Sayın Soylu'ya bir mektup yazdığını ve mektupta Sayın Adnan Oktar'ın çeşitli konulardan bahsederek Sayın Soylu'ya “bu bilgileri dijital bilgi depomuzdan polis aldı, oradan bilgi edinebilirsiniz” dediğini dile getirmiştir. Ardından da bu bilgilerin güya, GİZLİ veya (FETÖ algısı oluşturmaya yönelik özel seçilmiş bir terim olan) "MAHREM" BİLGİLER ya da KAYIT veya KASETLER OLABİLECEĞİ İMASINDA BULUNMUŞTUR.

Her şeyden önce en sıradan zekaya sahip bir kimsenin dahi rahatlıkla akledebileceği bir gerçeğe dikkat çekmek isteriz ki cezaevlerinden yazılıp dışarı gönderilen mektupların hepsi son derece titiz bir biçimde kelime kelime incelenip kontrollerden geçirilmekte, hiçbir suç unsuru ve sakınca bulunmadığına kesin kanaat getirildiğinde gönderilmesine izin verilmektedir. Dolayısıyla, cezaevinden herhangi bir yere gönderilen bir mektupta Sayın Pehlivan'ın, gerçeklerle bağdaşmayan ithamlarına konu ettiği sözüm ona tehdit, şantaj kasetleri, gizli bilgiler, mahrem sırlar vb. mevzuların değil onda biri, en ufak bir iması dahi olsa o mektup durdurulur ve yazan hakkında soruşturma açılırdı. Oysa, ortada böyle bir durum olmadığı çok açıktır.

Bu vesileyle, uzunca bir süredir bu konu hakkında olmadık akla ziyan yorum ve ithamlarda bulunan, hayali senaryolar ve masallar üreterek Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamızı karalamaya yönelik gerçek dışı haberlere imza atan bazı basın mensuplarımıza, Sayın Barış Pehlivan'ın nezdinde cevap vermenin gerekli olduğunu düşünüyoruz.

BİRİNCİSİ

Öncelikle, haberde geçen ve Sayın Adnan Oktar'ın İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu'ya yazdığı mektubun bir kopyasının Sayın Barış Pehlivan'ın elinde olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, Sayın Pehlivan aslında mektupta geçen “bu bilgileri dijital bilgi depomuzdan edinebilirsiniz” sözleriyle Sayın Adnan Oktar'ın hangi bilgileri kast ettiğini de gayet iyi bilmektedir. Ancak yazısında bu kısmı açıklamayarak burayı sadece “çeşitli konulardan bahsettikten sonra” sözleriyle geçiştirmektedir. Çünkü, Sayın Pehlivan'ın yuvarlak bir cümleyle geçiştirdiği kısım, kendisinin böyle ima dolu provakatif bir yazı kaleme almasına imkan vermeyecek kadar açık ve nettir. 

Sayın Adnan Oktar'ın mektubunda sözünü ettiği dijital bilgi deposu, 11 Temmuz 2018 operasyonu sırasında Emniyet tarafından el konmuş ve içinden tek bir suç unsuru dahi çıkmamış, A9 TV'nin legal ve meşru dijital arşividir. 

Bu arşivden Sayın Süleyman Soylu'ya edinebilirsiniz dediği konular ise:

  • Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın geçmişten bugüne, her şart ve koşulda Cumhurbaşkanı'mız Sayın Erdoğan'ın yanında olup, kendisine koşulsuz destek verdikleri, 
  • Sayın Erdoğan'ın dindar bir nesil yetişmesi hayalini gerçekleştirmek amacıyla A9 Televizyonunda anti-Darwinist ve anti-materyalist bir yayın politikası yürüttükleri,
  • Yerli ve Milli bir arkadaş topluluğu olup, kızıl elma ülküsüyle devletin bütünlüğü ve milletin birliğinin yılmaz savunucuları oldukları

ve buna benzer yüksek seciyeli konulardan başka bir şey değildir. Mektubun genelinde de imaya açık hiçbir konu veya açıklama bulunmamaktadır. Dolayısıyla, Sayın Pehlivan'a yakışan tutum, kelime oyunlarıyla imalı açıklamalar yapmak yerine, eğer dürüst, samimi ve tarafsız habercilik ilkelerine bağlıysa mektubun tamamını  yayınlamak olmalıdır. 

İKİNCİSİ

Daha önce birçok kez açıklamış olmamıza rağmen, bir kısım medyanın ısrarla görmezden gelmeye çalıştığı gerçek şudur:

11 Temmuz 2018 tarihinde yapılan polis operasyonu ile A9 Televizyonu'na ait stüdyodan ele geçirilen ve haberlerde “DİJİTAL ARŞİV” olarak adlandırılan, kayıt, kaset, arşiv, vs. her ne varsa, BUNLARIN TAMAMININ A9 TELEVİZYONUN HAZIRLADIĞI BELGESELLER ile RTÜK YASA ve YÖNETMELİKLERİ GEREĞİNCE SAKLANMASI ZORUNLULUĞU BULUNAN GEÇMİŞE DÖNÜK TELEVİZYON YAYIN KOPYALARINDAN BAŞKA BİRŞEY DEĞİLDİR.

Sayın Barış Pehlivan'ın nezdinde buradan, hayali dijital arşiv senaryolarıyla, gerçek dışı ve karalayıcı provakatif haberlere imza atan basın mensuplarımızın ön yargılarını bir kenara bırakarak kendilerine şu soruları sormalarını rica ediyoruz:

EĞER GERÇEKTEN ORTADA TEHDİT veya ŞANTAJ İÇEREN TEK BİR KARE GÖRÜNTÜ ya da BİR GİZLİ KAMERA KAYIDI OLSA veya İDDİA EDİLEN BU GÖRÜNTÜLERLE KENDİSİNE TEHDİT ya da ŞANTAJ YAPILMIŞ KİŞİLER OLSA;

  • Sıradan bir asayiş olayında dahi onlarca polis memuru seferber olup yüzlerce sokak kamerasını ve binlerce, hatta onbinlerce saatlik görüntüleri kısa bir sürede incelerlerken, aradan geçen 3 yılı aşkın sürede A9 Televizyonunun dijital arşiv kayıtlarının izlenip, incelenememiş olması mümkün müdür?
  • Emniyet Mensupları tarafından yapılan araştırma ve incelemelerde eğer haberlerdeki iddialara ilişkin tek bir video kaydı, kamera görüntüsü veya tek bir kare fotoğraf dahi bulunmuş olsa, bunların koşa koşa dava dosyasına sunulmaması mümkün olabilir mi?
  • Polis tarafından el koyulan ve yapılan araştırma ve incelemelerde hiçbir suç unsuruna rastlanmayan bu dijital arşiv, halen savcılık adli emanetinde durmaktayken davanın husumetli müştekilerinin bile bu durumu kabullenip bu konuyu asla gündeme getirmemeleri normal midir? Ya da başka bir ifadeyle, ortada kendisine tehdit veya şantaj yapılmış kimseler olsa, bu kişiler savcılık adli emanetindeki bu arşiv görüntülerine ilişkin polis incelemesini takip etmezler mi, sonuçlarını araştırıp sormazlar mıydı?
  • Yaklaşık 3 yılı aşkın süredir dava dosyasında bulunan hemen her şey, müşteki ve etkin pişman ifadelerinde geçen gerçek dışı her itham ve her iftira, el altından basına sızdırılıp sanki gerçekmiş gibi gazete ve televizyon kanallarında manşetten yayınlanırlarken, gerçekten böyle görüntüler bulunmuş olsa bu uydurma ve asparagas haberlere gerek kalır mıydı? Bu görüntüler anında medyaya sızdırılıp 3 yıldan bu yana her gazete ve televizyondan tekrar tekrar gösteriliyor olmazlar mıydı? 
  • Böyle görüntüler bulunmuş olsa, polis operasyonunun ilk gününden itibaren televizyon kanallarındaki tartışma programlarına katılan ve bu iddiayı gündeme getirerek sayısız uyduruk komplo teorisi üretenler, büyük bir gururla “ben size dememiş miydim, işte gördünüz” şeklinde ifadeler sarf etmezler miydi? 
  • Böyle görüntüler bulunmuş olsa, Yerel Mahkeme tarafından, kararları çok önceden belirlenmiş usulen yürütülen duruşmalarda Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza; Niçin Evlenmediniz? Kaç Rekat Namaz Kılıyorsunuz? Neden Bedelli Askerlik yaptınız? gibi hiçbir suç konusu içermeyen, suçlamalarla alakası olmayan anlamsız sorular sorulacağına, bu görüntülere ilişkin sorular sorulmaz mıydı?
  • Böyle görüntüler bulunmuş olsa, İddia Makamı ile Mahkeme Heyeti hazırladıkları mütalaalarda ve verdikleri kararlarda, ortada hiçbir suç ve suç delili bulunmamasının çaresizliğiyle, hukuka aykırı zorlama, akla ziyan yorum ve tevillere tevessül etmek ve yuvarlak, muğlak cümleler, saçma mantıklar kullanmak yerine, suçlama ve kararlarını son derece açık ve net şekilde bu sözde şantaj görüntülerine dayandırmazlar mıydı?

Netice itibariyle, konuyu kökünden halleden bu ve benzeri soruları daha da çoğaltmak mümkündür. Ancak önemli olan başta Sayın Pehlivan olmak üzere, tüm değerli basın mensuplarımızın dürüst ve samimi davranarak, ellerini vicdalarına koyup, kendilerine bu soruları sormalarıdır. 

Böyle yaptıklarında, ORTADA TEHDİT veya ŞANTAJ İÇEREN TEK BİR KARE GÖRÜNTÜ ya da BİR GİZLİ KAMERA KAYIDI BULUNMADIĞINI kendilerinin de net bir şekilde farkedecekleri konusunda bir şüphemiz bulunmamaktadır. 

Ancak böyle görüntü veya kayıtların gerçekte olmadığını bizzat haberleri hazırlayan basın mensupları da açıkça bilmelerine rağmen, sırf aramızdaki ideolojik fikir ayrılıkları sebebiyle, bu konuyu ısrarla gündeme getirmelerinin ve gerçekdışı bu hayali senaryolara dayanarak yeni yeni komplo teorileri üretmelerinin samimi bir tutum ve davranış şekli olmadığı da ortadadır. 

Kamuoyunun bilgilerine sunarız.

ADNAN OKTAR DAVASI VE DAVA SÜRECİNDEKİ HUKUKSUZUKLAR HAKKINDA DETAYLI BİLGİ EDİNMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKLERİ ZİYARET EDEBİLİRSİNİZ

https://adnanoktardavasindakihukuksuzluklar.blogspot.com
https://www.net-cevap.com