ADNAN OKTAR DAVASI'NIN HER SAFHASINDA ADALET VE HUKUK NASIL AYAKLAR ALTINA ALINDI? –1–

SORUŞTURMA SÜRECİNDE YAŞANAN KANUNSUZLUK VE HUKUKSUZLUKLAR (2016-2019)


  Adnan Oktar Davası'nda soruşturmanın açılmasına zemin hazırlayan ilk ihbar, 15 Temmuz kanlı kalkışma girişiminin hemen sonrasında, FETÖ’CÜLERİN KLASİK SAHTE İHBARLARINDAN BİRİDİR. Bu sahte ihbarlar, kolluğun gerçek FETÖ’cülerle mücadele edebilmesini engellemek amacıyla yapılmaktaydı. 15 Temmuz’un ardından 2 ay içinde sadece Ankara Emniyeti'ne 40.000’den fazla ihbar yapılmıştı. 

  Adnan Oktar hakkındaki asılsız ihbarı yapan kişinin kimlik ve iletişim bilgileri yoktu. İhbarda somut hiçbir delil ortaya konulmamış, BİRTAKIM ASILSIZ VE UYDURMA İDDİALARDA BULUNULMUŞTU. 

  Resmi Gazete’de yayımlanan 21.10.2016 tarihli genelgede isimsiz ihbarların değerlendirmeye alınmamasına karar verilmişti. BUNA RAĞMEN, ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARI HAKKINDAKİ GERÇEK DIŞI İHBAR SAVCILIK TARAFINDAN DEĞERLENDİRMEYE ALINDI VE SORUŞTURMA AÇILDI.

  Soruşturma 1 yıla yakın süre uykuda tutuldu, ciddi bir araştırma yapılmadı. Davanın husumetli müştekileri Özkan Mamati ve Uğur Şahin’in 2017 yılının sonlarında camiadan ayrılması ve ifade vermeye gitmeleriyle SORUŞTURMA DOSYASI BİRDEN CANLANDIRILDI.

⫸  Bundan sonraki tüm süreçlerde de göreceğimiz üzere, ÖZKAN MAMATİ, UĞUR ŞAHİN, FIRAT DEVELİOĞLU ve beraberlerindeki organize husumetli ekip, kumpası planlayan ve düzenleyen derin devlet tarafından "KULLANIŞLI ELEMANLAR" OLARAK İSTİHDAM EDİLİP KUMPASIN TETİKÇİLERİ YAPILDI.  Camia hakkında sosyal medyadan karalama ve iftira kampanyaları yürütme, genç kızları tehdit ve baskıyla korkutup sanıklar aleyhinde (suni) şikayetçi olmaya mecbur etme, bu sahte müştekilerin ifade, emniyete getir-götür işlerini organize etme, lojistik sağlama, bazı kripto avukatlarla cezaevlerini dolaşıp tehdit ve korkutmayla sahte etkin pişmanlar devşirme, medyaya yalan ve provokatif haberler servis etme, vb. kumpasın her türlü hukuksuz, kirli ve karanlık ayak işleri bu kişilere yüklendi. 

  Özkan Mamati ve Uğur Şahin, camiadan husumetli bir şekilde ayrıldıktan ve üstte sözünü ettiğimiz görevi yüklendikten hemen sonra 1 Kasım 2017’de "KediLeaks" sosyal medya karalama hesabını açarak buradan camia mensuplarına karşı, tek merkezden yönetildiği anlaşılan sistematik bir tehdit, hakaret, iftira ve karalama kampanyası yürütmeye başladılar.

  Husumetli müştekilerden EMİN KOÇ, Cumhurbaşkanlığına hitaben yazdığı bir yazıda, birlikte olduğu Özkan Mamati, Uğur Şahin, Fırat Develioğlu gibi diğer husumetli müştekileri de kastederek “KediLeaks hesabı bize aittir” açıklamasını yaptı.

   Özkan Mamati camiadan ayrılmış olan Bahar Bayraktar’ı kendi safına çekmek için Whatsapp’tan yazdığı mesajda "KEDİLEAKS HESABININ KENDİSİNE AİT OLDUĞUNU VE ORADAN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARI ALEYHİNDE PAYLAŞIMLAR YAPTIĞINI" söyledi. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 10.03.2022 tarihinde Özkan Mamati’ye karşı iddianame düzenlendi ve dava açıldı. İDDİANAMEDE ÖZKAN MAMATİ’NİN KEDİLEAKS HESABINI AÇAN VE BURADAN PAYLAŞIMLAR YAPAN KİŞİ OLDUĞU KABUL EDİLDİ.

  6 Kasım 2017’de Özkan Mamati, Ümit Kuruca ve Uğur Şahin İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne mail atarak ifade vermek istediklerini bildirdiler. 9 Kasım 2017’de Özkan Mamati, 13 Kasım 2017’de ise Uğur Şahin ve Ümit Kuruca Mali Şube'de ifade verdiler.

  Özkan Mamati ve yanına topladığı birkaç husumetli kişi, gerek KediLeaks hesabından gerekse doğrudan ulaşarak ÖNCEDEN CAMİADAN TANIDIKLARI BAZI  KİŞİLERİ KORKUTARAK VE TEHDİT EDEREK MÜŞTEKİ OLMAYA ZORLADILAR. Etkin pişman sanık Bilge Tok ifadesinde, Özkan Mamati’nin kendisine “Bilge, TARAF OLMAYAN BERTARAF OLUR. Sen bugün bunu yaşadın, daha da tarafını seçmezsen SENİN İÇİN DURUM KÖTÜLEŞECEK HABERİN OLSUN” tehdidini yaptığını beyan etti. Ayrıca, Bilge Tok her gün KediLeaks’te kendisi hakkında bir iftiranın çıkacağı korkusuyla yaşadığını açıkladı

  Bilge Tok, 2018 yılı Mart ayında KediLeaks’te kendisi hakkında küçük düşüren, hakaretler içeren, hedef gösteren paylaşımlar yapıldığınıbunun üzerine Özkan Mamati’ye ulaşarak bunları kaldırmasını istediğini, Özkan’ın kendisine “ŞİMDİ SANA FIRSAT VERİP SANA YARDIMCI OLACAĞIM, BENİM İŞLERİMİ YAP, ONLARA KARŞI BİZİM TARAFIMIZDA YER AL” dediğini açıkladı.

  Müştekilerden İffet Piraye Yüce, Ecenaz Üçer, tanık Gizem Fidan, etkin pişman sanık Betül Kesgin gibi isimler de ifadelerinde benzer beyanlarda bulunarak KEDİLEAKS HESABINDAN KENDİLERİNE YÖNELİK YAPILAN TEHDİT VE KARALAMALARI ANLATTILAR.

  Özetle, sanıkların arkadaşları olan onlarca kişi, ya telefonlarına gelen mesajlarla ya da sosyal medya paylaşımlarıyla tehdit edilip korkutularak şikayetçi haline getirildi. HENÜZ POLİS OPERASYONU DAHİ YAPILMAMIŞKEN, SORUŞTURMA DOSYASI GİZLİ YÜRÜTÜLÜRKEN VE BU GİZLİ DOSYAYI YÜRÜTEN BİRİMİN MALİ ŞUBE AKLAMA SUÇLARI BÜROSU OLDUĞUNU BİLMELERİNE İMKAN YOKKEN AYNI VEYA ÇOK YAKIN TARİHLERDE BU BÜROYA İFADEYE GİTTİLER. Bu şikayetçiler ifadelerinde, Özkan Mamati tarafından kendilerine belletilen aynı şablon anlatımları tekrar ettiler. 

  Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer’in talebi ve İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Yılmaz’ın 06.07.2018 tarihli kararı ile bir kısım kişiler (bunlar korkutularak şikayetçi olmaya mecbur bırakılacak kişilerdir) usulsüz olarak şüpheli gibi gösterilip  haklarında yurt dışına çıkış yasağı kararı verildi. Bu kararda adı geçen kişiler polis operasyonu sonrasında EMNİYETE ÇAĞRILMIŞ VE BU KARARLA GÖZLERİ KORKUTULARAK SANIKLAR ALEYHİNDE İFADE VERMEYE ZORLANMIŞTIR.

  Müşteki İffet Piraye Yüce, önce Özkan Mamati, Uğur Şahin gibi isimler tarafından sonra da MALİ ŞUBE'DEN ARANDIĞINI VE EMNİYETE ÇAĞIRILDIĞINI, EMNİYETTEN ARANMASA İFADEYE GİTME, ŞİKAYETÇİ OLMA GİBİ BİR NİYETİ OLMADIĞINI söylemiştir.

  Müşteki Gizem Tar ifadeye çağırıldığını, gittiğinde isminin sistemde “şüpheli” olarak görüldüğünü ama EĞER İFADE VERİRSE “MAĞDUR” KONUMUNA GEÇECEĞİNİN SÖYLENDİĞİNİ beyan etmiştir. 

  Müşteki Bengisu Güler mahkemede ağlayarak, “İFADE VERMEK ZORUNDAYDIM” demiştir. 

⫸  Bütün şikayetçilerin ifadeleri kumpasçılar tarafından özel görevlendirilmiş AYNI 3 POLİS MEMURU TARAFINDAN alınmıştır. Bu memurların ise çok sayıda hukuk dışı uygulaması olmuştur. 

  Örneğin, müşteki İffet Piraye Yüce 24.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinde, KENDİSİNİN HİÇ SÖYLEMEDİĞİ BEYANLARIN MALİ ŞUBE İFADESİNE EKLENDİĞİNİ VE ASLINDA ŞİKAYETÇİ DAHİ OLMADIĞI KİŞİLERİN GÜYA KENDİSİNE CİNSEL SALDIRDA BULUNMUŞ GİBİ YAZILDIĞINI  beyan etmiştir.

⦢  Müşteki Ezgi Çelenlioğlu, 01.03.2022 tarihli tanık ifadesinde, Mali Şube'de alınan 09.02.2019 tarihli teşhis tutanağında SANIKLAR BORA YILDIZ VE MEHMET ENDER DABAN HAKKINDA YAZANLARI KENDİSİNİN SÖYLEMEDİĞİNİ, TUTANAKTA YAZANLARIN DOĞRU OLMADIĞINI  beyan etmiştir. 

⦢  Müşteki Zeliha Türkan Akyüzalp, Mali Şube’de ifade verirken HİÇ ÖRGÜT KELİMESİ KULLANMADIĞI HALDE HER CÜMLESİNE “SİLAHLI SUÇ ÖRGÜTÜ” ŞEKLİNDE EKLEMELER YAPILDIĞINI açıklayan bir dilekçe yazmıştır. 

⦢  Müştekilerin HİÇBİRİSİNİN MALİ ŞUBE İFADELERİNDE KAMERA KAYDI YAPILMAMIŞ, HİÇBİRİSİNİN YANINDA AVUKAT BULUNMAMIŞTIR.

⫸  İfadelerde yaşanan bu anormalliklerin yanı sıra, müştekilerin ifade verme süreleri de göz önüne alınınca, KİŞİLERİN SÖYLEDİKLERİNİN DEĞİL MEMURLARIN DİKTE ETTİKLERİNİN TUTANAĞA GEÇİRİLDİĞİ VE İFADE ÜZERİNDE KURGULAR YAPILDIĞI anlaşılmaktadır. 

⫸  Mali Şube'deki ifade alınma işlemleri sırasında yürütülen bu kurgu çalışması nedeniyle de örneğin, müşteki Elmas Hilal Kahraman’ın 01.06.2018 tarihli 4 sayfa ifadesi 15 saat 50 dakikada, müşteki Hanife Akalın’ın 05.06.2018 tarihli 1 sayfalık ifadesi 7 saatte, etkin pişman Emre Teker’in 16.04.2019 tarihli 3 sayfalık ifadesi 7 saatte, müşteki Sedat Aktar’ın 14.07.2018 tarihli 3,5 sayfalık ifadesi 6 saat 10 dakikada alınmıştır.

  Müştekilerden özellikle yaşı küçük olanlar, İstanbul MALİ ŞUBE'YE İFADE VERMEYE velileri, aileleri ya da akrabaları tarafından değil,  ÖZKAN MAMATİ, SERPİL EKŞİOĞLU GİBİ HUSUMETLİ MÜŞTEKİLER TARAFINDAN GÖTÜRÜLMÜŞTÜR.  İfade bitiminde resmi evraklarla tekrar bu müştekilere teslim edilmişlerdir. 

  Yaşı küçük müşteki Mervenur Gözcü, İFADEYE ÖZKAN MAMATİ VE SERPİL EKŞİOĞLU TARAFINDAN GÖTÜRÜLMÜŞTÜR. İfadenin sonunda Mervenur Gözcü’ye Adli Tıp Kurumu’nda yapılacak iç beden muayenesine rıza gösterip göstermediği sorulmuştur. Avukatının tavsiyesi doğrultusunda Mervenur Gözcü iç beden muayenesi yapılmasını reddetmiştir. Bunun hemen ardından ÖZKAN MAMATİ, İSTANBUL MALİ ŞUBE'DEKİ SORGU ODASINA GİRİP MÜDAHALE EDEREK AVUKAT NAZLI HANDE MALUŞAKLI İLE KAVGA ETMİŞ, bu müdahale sonucunda avukat hanım istifa ederek tutanağı imzalamadan ayrılmak zorunda kalmıştır. Onun yerine Özkan Mamati’nin avukatı olan Nur Demirtaş atanmıştır. Ve Avukat Nur Demirtaş'ın baskı ve telkinleriyle MERVENUR ADLİ TIP MUAYENESİNE GİTMEYE MECBUR BIRAKILMIŞTIR. 

  Mervenur Gözcü ifadesinde Özkan Mamati’nin kendisine anlattıklarını tekrarlamış, Özkan Mamati’nden öğrendiği bilgileri aktarmıştır. Örneğin “ben sonradan öğrendim, o yemeğin içinde meğersem lityum hapı varmış” demiştir. İfadeyi alan kadın memur “bunu nasıl öğrendin?” diye sorunca “ÖZKAN ABİDEN ÖĞRENDİM, BENİ GETİREN ADAM” cevabını vermiştir. Anlatımlarında sıklıkla “-mış”, “-muş” kullanarak başkasından duyduklarını tekrarladığını göstermiştir. En çarpıcı örneklerden biri de şu cümledir: “ANAL İLİŞKİ SIRASINDA KREM TARZI BİR ŞEY VARDI HERHALDE, SÖYLEMEM GEREKİYORMUŞ. Neyi söylemesi gerektiği dahi kendisine öğretilmiştir. 

  Etkin pişman sanık Suphi Serdar Togay, KENDİSİ İSTEMEDİĞİ HALDE ÖZKAN MAMATİ VE UĞUR ŞAHİN TARAFINDAN ZORLA ŞİKAYETÇİ YAPILDIĞINI, hatta 26.06.2020 tarihinde mahkeme huzurunda, Mali Şube'deki ifadesi sırasında ÖZKAN MAMATİ VE UĞUR ŞAHİN’İN DE İFADE ODASINDA YANINDA OTURDUKLARINI beyan etmiştir. 

  Yaşı küçük SERRA MOHAMEDVALIPOUR ve Handenur Ünal da MALİ ŞUBE'YE İFADE VERMEYE ÖZKAN MAMATİ TARAFINDAN GÖTÜRÜLMÜŞTÜR.

  Müşteki Gönül Duyar, Mali Şube tarafından hiç aranmamış ve ifadeye çağırılmamıştır. Oysa Gönül Duyar’ın ifade tarihinden önce Özkan Mamati ile HTS trafiği mevcuttur. İfade verdiği gün olan 17.07.2018’de ifadeye gitmeden önce 3 kere Özkan Mamati ile telefonlaşmıştır. Hatta Gönül Duyar’ın, İFADESİ DEVAM EDERKEN DAHİ ÖZKAN MAMATİ İLE TELEFONLAŞTIĞI, HTS kayıtlarında görülmektedir. 

  Özkan Mamati’nin, tanıdığı ve tanımadığı SAYISIZ MÜŞTEKİ İLE, İFADE VERMELERİNDEN ÖNCEKİ TARİHLERDE, TELEFON TRAFİĞİ OLDUĞU tespit edilmiştir. Örneğin, hiç tanımadığı müşteki Özlem Çağlayan’ı 11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonunun başlamasından birkaç saat önce aramıştır. Saat 01:40 itibarıyla aradığı Özlem Çağlayan ile aralıksız olarak 2 saate yakın konuşmuştur. Özlem Çağlayan 31.07.2018’de Mali Şube’ye ifade vermeye gitmiştir. Özkan Mamati, ifadenin başlamasından yarım saat önce de Özlem Çağlayan’ı aramıştır. Ancak, asıl şaşırtıcı olan Özlem Çağlayan’ın, ÖZKAN MAMATİ’Yİ İFADE ODASI İÇİNDEN YANINDA POLİS MEMURLARI VARKEN ARAMIŞ OLMASIDIR. Bu konuşmaların da HTS kayıtları mevcuttur. 

  Müştekilerin büyük çoğunluğu belli tarihlerde tekrar tekrar ifadeye götürülmüş, HER GİDİŞLERİNDE YENİ SUÇLAMALAR EKLENMİŞ, ESKİ İFADELER ÜZERİNDE REVİZYONLAR, DÜZELTMELER VE GÜNCELLEMELER YAPILMIŞ, HEPSİ DE AYNI İLAVE SUÇLAMALARI HEP AYNI ZAMAN ARALIKLARINDA EKLEMİŞTİR.  Örneğin, “köle gibi kullanılmak” şablonu müştekilerin toplu olarak Mayıs 2018’de verdikleri Mali Şube ifadelerinde yer almıştır. 

  Şablon ifadelerin en göze çarpanlarından birisi beni organize bir şekilde maddi ve manevi olarak sömüren, psikolojimin bozulmasına yol açan ve tüm bunları sistemli bir şekilde yapan Adnan Oktar’dan ve onun liderliğini yaptığı örgütten şikayetçiyim” şeklindeki KUMPASÇILAR TARAFINDAN ÖZEL KURGULANMIŞ PARAGRAF müştekilerin Eylül-Ekim 2018 tarihli ifadelerine eklenmiştir. 

  Güya “banyoya kilitleyip kendisine çıplak olarak aynada bakılması” senaryosu, müştekilerin Ekim-Kasım 2018 tarihli ifadelerine eklenmiştir. 

  Etkin pişmanlığa başvuran sanıkların "birkaç müşteki anneden helallik istemesi” senaryosu ise bunların ifadelerine tam olarak Aralık 2018’de eklenmiştir.

  Müşteki ve etkin pişmanların ifadelerinde kendi özgür anlatımlarının değil önceden belirlenmiş şablon cümlelerin kullanıldığına dair en net örneklerden birisi şu cümledir: “Örgüt lideri Adnan Oktar verdiği emirleri uygulamayan veya ihanet eden örgüt mensuplarına da ceza vererek örgüt içinde gücünü ve korkuyu hissettirirdi.” BU CÜMLE BİREBİR, HARFİ HARFİNE etkin pişman Murat Develioğlu’nun 21.12.2018 ifadesinde, müşteki Ceylan Özgül’ün 19.12.2018 ifadesinde, etkin pişman Ayça Pars’ın 20.12.2018 ifadesinde, müşteki Ebru Alkan’ın 20.12.2018 ifadesinde, etkin pişman Yıldız Arık’ın 25.12.2018 ifadesinde, müşteki Hatice Ural’ın 26.12.2018 ifadesinde yer almıştır. 

⫸  İlginç olan, AYNI CÜMLENİN HARFİ HARFİNE TEMMUZ 2018 TARİHLİ POLİS FEZLEKESİNİN 32. SAYFASINDA YER ALMASIDIR. Asılsız, saçma ve uydurma ithamlara akıllarınca gerçekçilik ve inandırıcılık katmak çabasıyla polis fezlekesindeki bu tür zırvalar aynen kopyalanıp 6 ayrı müşteki ya da etkin pişmanın farklı tarihlerdeki ifadelerine yapıştırılmıştır. 

  Müşteki Beyza Özalıcı, mahkeme ifadesinde Mali Şube’ye sadece 2 kere gittiğini açıkça beyan etmiştir, oysa dava dosyasında Beyza Özalıcı’ya ait gözüken 3 adet ifade mevcuttur. Grafoloji ve sahtecilik uzmanı bilirkişi Doç. Dr. Yasin Ataç’ın bilimsel mütalaasında, bu 3 resmi evraktan birisindeki  İMZANIN MÜŞTEKİ BEYZA ÖZALICI’NIN ELİNİN ÜRÜNÜ OLMADIĞININ TESPİT EDİLDİĞİ açıklanmıştır. Yani, 3. İFADE TUTANAĞI MALİ ŞUBE’DE BEYZA ÖZALICI YOKKEN ÜRETİLMİŞ VE ONUN ADINA BAŞKASI TARAFINDAN İMZALANMIŞTIR.

  Mali Şube’de alınan müşteki ifadeleri dikkatle incelendiğinde, AYNI POLİS MEMURLARININ AYNI ANDA FARKLI FARKLI İFADELERDE HAZIR BULUNDUKLARI görülmektedir. Bu durum teknik olarak mümkün olmadığı için,  İFADELERİN ALTINA ATILAN İMZALARIN, İFADEYE GİREN MEMURLAR TARAFINDAN ATILMADIĞI gerçeği ortaya çıkmaktadır. 

  Uğur Şahin’in ilk ifadesi 13.11.2017 tarihinde “Bilgi Edinme Tutanağı” adı altında alınmış, yani bir nevi tanık olarak ifadesine başvurulmuştur. Ancak, sonradan dava sürecine Uğur Şahin’i de müdahil olarak dahil edebilmek amacıyla bu ifade evrağı üzerinde oynama yapılmıştır. Bu amaçla, "Bilgi Edinme Tutanağı" olarak hazırlanan evrak sonradan “Müşteki İfadesi” olarak değiştirilmiştir. Nitekim, HEM İLK EVRAĞIN HEM DE SONRADAN ÜZERİNDE TAHRİFAT YAPILAN HER İKİ EVRAĞIN DA TARİH VE SAATLERİNİN AYNI OLMASI bunun açık bir kanıtıdır.

⫸  Yine, Uğur Şahin aynı emniyet ifadesinde yanlışlıkla “Özkan Mamati’nin vermiş olduğu ifadeye tamamen katılmakla birlikte” şeklindeki bir sözü ağzından kaçırmıştır. Bu ifade açıkça, UĞUR ŞAHİN'İN YA ÖZKAN MAMATİ'YLE  İFADEYE BİRLİKTE GİRDİKLERİNİ YA DA ÖZKAN MAMATİ'NİN İFADESİNİ DİNLEYİP ONA GÖRE İFADE VERDİĞİNİ göstermektedir. Ki her iki durum da kanuna aykırı ve yasaktır. Nitekim, bunu fark eden memurlar bir önceki maddede de anlattığımız şekilde, SONRADAN TAHRİF ETTİKLERİ EVRAKTA BU CÜMLEYİ DE SİLMİŞLERDİR.

  Benzer durum, Uğur Şahin ile aynı gün ifadeye gelen Ümit Kuruca’nın ifadesinde de yaşanmıştır. Kuruca’nın ifadesinde yer alan “Ben Özkan MAMATİ ve Uğur ŞAHİN isimli arkadaşlarımın ifadesine tamamen katılıyorum ve eklemek istediğim konuları anlatmak istiyorum” cümlesi, İFADEDEN SONRADAN SİLİNEREK İFADE ÜZERİNDE OYNAMA YAPILMIŞTIR. Ancak, 24.11.2017 tarihli Emniyet Raporu içerisinde bu ifadelerden alıntılar yapılırken BU DETAY UNUTULMUŞ VE İFADENİN ORJİNALİNDE YER ALAN BU CÜMLE RAPORA GİRMİŞTİR.

  Mali Şube'de yaptırılan FOTOĞRAF TEŞHİSLERİNİN TAMAMI BİRÇOK CİHETTEN HUKUKA AYKIRI ŞEKİLDE İCRA EDİLMİŞTİR. Henüz operasyon dahi yapılmamışken ve hiçbir şüpheli gözaltına alınmamışken fotoğraf teşhisleri yaptırılmıştır.

  Müştekilerden kanunun emrettiği şekilde faili tarif eden bir beyan alınmamıştır.

⫸  Fotoğraf teşhislerinde, şüpheliye benzeyen birkaç kişinin de fotoğrafı bulunması kanunun amir hükmüyken, MÜŞTEKİLERE SADECE ŞÜPHELİNİN FOTOĞRAFI GÖSTERİLMİŞTİR.

  Fotoğraf teşhislerindeki beyanların müştekinin özgür iradesiyle değil, teşhis evrağını dolduran Mali Şube memurunun keyfiyetiyle yazıldığı ortaya çıkmıştır. Örneğin, müştekiler Hatice Ural ve Elmas Hilal Kahraman’ın fotoğraf teşhisleri BİRBİRİNİN KOPYASI ŞEKLİNDE YAZILMIŞTIR. Bu kopyalamalarda bazı taşıma hataları olduğundan, cümlelerde anlamsız kesilmeler, eksiklikler, anlam bozuklukları da görülmektedir. 

  Müştekiler Özkan Mamati ve Ümit Kuruca’nın fotoğraf teşhisleri birbirinin kopyası şeklinde yazılmıştır. HER İKİ KOPYALA-YAPIŞTIR METİNDEKİ İMLA HATALARI DAHİ BİRBİRİNİN AYNISIDIR. 

  Polis operasyonunun yapıldığı 11 Temmuz 2018 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan tarafından tüm basına bir bilgi notu gönderilerek ŞÜPHELİLER SANKİ SUÇLU GİBİ GÖSTERİLMİŞ, MASUMİYET KARİNESİ AYAKLAR ALTINA ALINMIŞTIR. Aynı zamanda da kumpası makul ve meşru gösterme, soruşturma ve operasyon sürecindeki vahşet derecesindeki kanunsuzluk ve hukuksuzlukları örtbas etme amaçlı bir algı zemini oluşturulmaya çalışılmıştır.

  Adnan Oktar nezarethanede bekletilirken KESİNLİKLE YASAK OLDUĞU HALDE, KİMLİĞİ BELİRSİZ BAZI MALİ ŞUBE POLİSLERİ TARAFINDAN FOTOĞRAFI ÇEKİLMİŞ VE BU FOTOĞRAF BASINA SIZDIRILMIŞTIR. Tüm şikayetlere rağmen, kolaylıkla bulunabilecekken bu fotoğrafı çekip basına servis ederek görevini kötüye kullanan ve açıkça suç işleyen memurun kimliğini tespit etmek için hiçbir idari işlem yapılmamıştır. Ya da kimliği bilindiği halde suç örtbas edilmiştir.

  Operasyonu takip eden günlerde Adnan Oktar hastane muayenesine götürülüp getirilirken BAŞI TAMAMEN GEREKSİZ OLARAK SIRF EZİYET VERMEK AMACIYLA YERE DOĞRU BASTIRILMIŞ, NEREDEYSE 90 DERECE BÜKÜLEREK YÜRÜMEK ZORUNDA BIRAKILMIŞTIR. BASIN MENSUPLARININ BU DURUMU FOTOĞRAFLAMALARI İÇİN HER TÜRLÜ KOLAYLIK SAĞLANMIŞTIR.

⫸  Adnan Oktar’ın arkadaşları olan diğer şüpheliler de sağlık kurumlarına her götürülüşünde basın mensupları gruplar halinde hazır edilmiş, TÜM ŞÜPHELİLERİN FOTOĞRAFLARI ÇEKTİRİLMİŞ, DAHA SONRA BU FOTOĞRAFLAR BASINDA ŞÜPHELİLERİN YÜZLERİ GÖZÜKECEK ŞEKİLDE YAYIMLANMIŞTIR. Aynı şekilde, şüphelilerin isim ve soyadları, ortak oldukları ya da çalıştıkları firmalar hiçbir kısaltma yapmadan apaçık şekilde yayımlanmıştır. 

  Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, operasyon sonrası yapılan bir etkinlikte, ORTADA HENÜZ NE BAŞLAMIŞ BİR YARGILAMA NE DE BİR YARGI KARARI BULUNMAZKEN, “EN HAZ ALDIĞIM OPERASYON” İFADESİNİ SARF EDEREK meslek etiğiyle bağdaşmayan, resmi devlet görevlisi olarak görev ve sorumluluk sınırlarının çok ötesine taşarak şahsi husumet hislerini ortaya dökmüştür.

  İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN YAYIMLANAN 2018 YILI FAALİYET RAPORUNDA operasyona sayfalarca yer ayrılmış, “sözde Mehdinin köşkü” ve “örgütün karargahı yerle bir” şeklinde devlet ciddiyeti ve ağırlığıyla uzaktan yakından alakası olmayan, adeta magazin basınına özgü televole tarzı başlıklar atılmıştır. 

  OPERASYONDA EL KONULAN CEP TELEFONLARI MÜHÜRLÜ DELİL TORBASINA KONULMAMIŞ, HASH DEĞERLERİ ALINMAMIŞ, İMAJLARI ALINDIKTAN SONRA SAHİPLERİNE TESLİM EDİLMEMİŞTİR. BU CEP TELEFONLARININ ÇOĞUNUN EL KONULDUĞUNDA KAPATILMADIĞI, MALİ ŞUBE'YE GETİRİLDİKTEN SONRA ŞARJA TAKILARAK GÜNLERCE AÇIK TUTULDUĞU, KAPANMIŞ OLANLARIN AÇILARAK KURCALANDIĞI, HATTA BAZISININ İSTANBUL İÇİNDE DOLAŞTIRILDIĞI  HTS kayıtlarından ortaya çıkarılmıştır. 

 Sanık A. L.’nin CEP TELEFONUNA OPERASYONDAN GÜNLER SONRA MAÇ İZLEME PROGRAMI KURULMUŞ, PROGRAMIN ÜCRETİ DE OTOMATİK OLARAK SANIĞIN KREDİ KARTINDAN ÇEKTİRİLMİŞTİR. 

  Gözaltına alınan ŞÜPHELİLERİN AYNI MÜDAFİLERDEN YARARLANMA HAKLARI ELLERİNDEN ALINMIŞ, “HER ŞÜPHELİ FARKLI BİR MÜDAFİ TARAFINDAN TEMSİL EDİLEBİLİR” GİBİ TARİHTE DUYULMAMIŞ HUKUK DIŞI BİR UYGULAMA İLE ŞÜPHELİLERİN TANIDIĞI GÜVENDİĞİ MÜDAFİLERDEN YARDIM ALMASI ENGELLENMİŞTİR.  

  Şüphelilerin Mali Şube’de GÖZALTI SÜRECİNDE ALINAN İFADELERİ, YASAK OLMASINA RAĞMEN BASINA SIZDIRILMIŞTIR. Bu konuda yapılan tüm şikayetlere rağmen hiçbir idari soruşturma yapılmamış, ifadeleri sızdıranların kimliği açığa çıkarılmamıştır. 

  Mali Şube’de alınan ifadeler sırasında ŞÜPHELİLERE NEYLE SUÇLANDIKLARI AÇIKLANMAMIŞTIR. Birçok şüpheli, 1 haftalık gözaltı süreci sonucunda çıkarıldıkları Sulh Ceza Hakimliğinde haklarındaki suçlamaları hayret içinde dinlemiştir. 

  Müdafilere, CMK m.153/3 uyarınca gösterilmesi zorunlu evraklar dahi gösterilmemiştir. MÜDAFİLER, OPERASYONDAN 1 YIL SONRA İDDİANAMENİN AÇIKLANMASIYLA BİRLİKTE DOSYADAKİ GİZLİLİK KALDIRILINCAYA DEK HİÇBİR BİLGİYE ERİŞEMEMİŞTİR.

  Cezaevindeyken bir daha uzun yıllar hapisten çıkamayacakları, gün yüzü göremeyecekleri tehditleriyle korkutularak ETKİN PİŞMAN OLMAYA MECBUR BIRAKILAN ŞÜPHELİLER, SAVCILIK YERİNE CMK M.148/5’E AYKIRI ŞEKİLDE MALİ ŞUBE’YE İFADEYE GÖTÜRÜLMÜŞTÜR. Bu ifade sürelerinde de büyük anormallikler olup, bu ifadelerin üzerinde çalışıldığı, oynamalar, eklemeler, çıkarmalar ve düzenlemeler yapıldığı izlenimi uyandırmaktadır. Ece Koç ve Emre Kutlu’nun ifadeleri ardışık 5 gün, Murat Develioğlu ve Serdar Dayanık’ın ifadeleri ardışık 6 gün, Ayça Pars, Mustafa Arular, Çağla Teker ve Beril Koncagül’ün ifadeleri ardışık 7 günAltuğ Revnak Eti’nin ifadesi ise ardışık 9 gün boyunca devam etmiştir. 

  Bu kişilerin etkin pişman olmaya karar verdiklerinde savcılık makamına yazdıkları el yazısı dilekçelerinde anlattıklarıyla, hemen ardından savcılıkta alınması gerektiği halde kanunsuz olarak Mali Şube'de alınan ifadelerinde anlattıkları arasında BÜYÜK FARKLILIKLAR MEVCUTTUR. El yazısı dilekçelerinde yer almayan sayısız asılsız ve hayali suç iddiası, Mali Şube ifadelerinde ortaya çıkmıştır. 

  2018’de tutuklanarak cezaevlerine dağıtılan bir kısım şüphelileri, kendilerini hiç tanımadığı ve davet edilmediği halde ziyaret eden Fuat Selvi isimli avukat, onları etkin pişmanlığa sevk etmeye çalışırken “VATAN EMNİYETTE İFADELER ÜZERİNDE POLİS EŞLİĞİNDE HEP BERABER ÇALIŞIYORUZ, İFADENİN NOKTASINA KADAR HERŞEYİNİ BERABER YÖNETİYORUZ” şeklinde adeta skandal niteliğinde vahim ifadelerde bulunmuştur. 

  Beril Koncagül, ilk ifadesini Mali Şube’de vermiş, burada tüm suçlamaları reddederek Adnan Oktar ve arkadaşlarını son derece samimi ve kapsamlı şekilde savunmuştur. Ardından tutuklanarak Bursa Yenişehir Cezaevi'ne gönderilmiştir. Buradan Adnan Oktar’a ve diğer şüpheli arkadaşlarına sayısız mektup yazmış, sevgisini en candan şekilde ortaya koymuştur. İlerleyen süreçte  2 AYRI TARİHTE DİLEKÇE YAZARAK ÖZKAN MAMATİ VE BAZI MÜŞTEKİLERİN AİLESİNİ TEHDİT ETTİĞİNİ, KENDİSİNİN BİR DAHA GÜN YÜZÜ GÖREMEYECEĞİNİ SÖYLEDİKLERİNİ, KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMEDİĞİNİ BELİRTEREK DEVLETTEN YARDIM İSTEMİŞTİR. Ancak, husumetli müştekilerin bu baskılarına karşı hiçbir işlem yapılmamış, önlem alınmamıştır. Beril Koncagül ve aynı hücrede tutulan Çağla Çelenlioğlu’nu izinsiz ziyarete gelen, Özkan Mamati'nin arkadaşı olan bir İzmir avukatı, etkin pişman olmazlarsa bir daha hapisten çıkamayacaklarını söyleyerek her ikisini de itirafçı olmaya mecbur bırakmıştır. 

  Şüpheliler kasıtlı olarak, İKAMET İLLERİ OLAN İSTANBUL DIŞINDA BİRÇOK FARKLI CEZAEVİNE DAĞITILMIŞ, AYNI CEZAEVİNDE OLANLARIN DA FARKLI KOĞUŞLARA YERLEŞTİRİLMESİ VE BİRBİRLERİNİ GÖRMEMELERİ SAĞLANMIŞTIR. Sırf bu sebeple şüphelilerin en temel hakları olan etkinliklere ve eğitimlere katılmaları kısıtlanmıştır.

  Aynı aileye mensup 4 kardeş olan Ayşe-Necati-Nilüfer-Tarık Koç 4 farklı şehirdeki cezaevlerine yollanmış, zaten yaşlı olan ailelerinin ziyaretleri neredeyse imkansız hale getirilmiştir.

  Cezaevlerindeki onlarca yıllık yakın  ARKADAŞLARININ HESAPLARINA PARA YATIRAN KİŞİLER HEDEF HALİNE GETİRİLMİŞ, basında asılsız suçlama kampanyaları yapılmış, hatta bunlardan birisi tutuklanmıştır.

  Müştekilerden Zeliha Türkan Akyüzalp, 17.08.2020 tarihinde bir dilekçe sunarak Özkan Mamati ve birtakım kişilerden şikayetçi olmuştur. Bu dilekçesinde, Özkan Mamati'nin kendisine, çevresinin çok geniş olduğunu, polis-savcı herkesi kontrol ettiğini, yurt dışından ve yurt içinden şikayetçi olacak kişileri Mali Şube’ye ifadeye getirdiğini, bunun için uçak paralarını ve yol masraflarını da onun (Zeliha Türkan Akyüzalp’in) karşılaması gerektiğini söylediğini anlatmıştır. Özkan Mamati kendisini bu operasyonun planlayıcısı gibi tanıtmış, Mali Şube’de yaptıp kalktığını, onun haberi olmadan kuş uçmadığını iddia etmiştir. ÖZKAN MAMATİ “BEN KİMİ İSTESEM TUTUKLATTIM. SÖYLEMİŞTİM SİZE, DOĞRU ÇIKTI MI, ÇIKTI” DEMİŞTİR. 

  Zeliha Türkan Akyüzalp’in dilekçesinden bir paragraf şöyledir: (Özkan Mamati) 'YAZ YAZ YAZ DİYE BÜTÜN İSİMLERİ SAYDIM, POLİSLER SÖYLEDİĞİM HERKESİ YAZDI. HATTA BİR POLİS 'ABİ BUNU NİYE YAZIYORUZ?' DEYİNCE 'SEN YAZ SONRA ONA BİRŞEY BULURUZ' DEDİM, ONU DA YAZDIRDIM. KİM VAR KİM YOK HERKESİ SAYDIM' DİYE ÖZKAN GÜLEREK ANLATTI BANA. Bizzat ağzından bunları duyunca korktum.”

  Etkin pişman sanıklardan Kemal Ayaz dava dosyasına sunduğu dilekçesinde Özkan Mamati ve Uğur Şahin’in başını çektiği bir grubun kendileri adına ticaret yapıp para getirmesini istediklerini ifşa etmiştir. BU GRUBUN İSTEKLERİNİ REDDEDİP ONLARIN YANINDA YER ALMADIĞI İÇİN, ASİYE SANDIKÇI’NIN VE HANİFE AKALIN’IN İLK İFADELERİNDE KENDİSİ HAKKINDA HİÇBİR BEYANDA BULUNMAMIŞKEN DAHA SONRA EK İFADE VERMEYE GİDEREK KENDİSİNİ DE CİNSEL SALDIRI İLE SUÇLADIKLARINI beyan etmiştir. Kemal Ayaz dilekçesinde müşteki ve etkin pişman kadınların Özkan Mamati ile işbirliği içinde yalan beyan ve asılsız, sahte ithamlarda bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. 

  Sayıları 40’ı üzerinde olan kadın müştekiler, sanıklara karşı geçmiş 30 yıla yayılan cinsel saldırı ve cinsel istismar suçlamalarında bulunmuştur. Bu suçlamalar neticesinde ilk yargılama sürecinde 372 ayrı cinsel saldırı ve cinsel istismar cezası verilmiştir. (Bunların tamamı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından bozulmuştur.) Ne var ki bu suçlamaları yönelten kadın müştekilerle aynı yıllarda camiada yer almış olan diğer müştekiler hakkında ise tek bir tane dahi suçlama bulunmamaktadır. TEK BİR MÜŞTEKİ ERKEK DAHİ CİNSEL SUÇLARA DAHİL EDİLMEMİŞ, ADI GEÇİRİLMEMİŞTİR. Bu durum, müşteki erkeklerle müşteki kadınların işbirliği ve bir nevi danışıklı dövüş içinde hareket ettiğinin açık göstergesidir. 

  Müşteki Hanife Akalın 01.05.2018 tarihli Mali Şube ifadesinde güya kendisine sistematik olarak cinsel saldırıda bulunan kişilerin isim listesini vermiş, bunların arasında “Ramazan” isimli bir kişiyi de saymıştır. Hanife bu listeyi verdiğinde camiada sadece tek bir Ramazan mevcuttur, o da Ramazan Manay’dır. Hanife’nin ifade tarihinde Ramazan Manay halen camiadadır, ancak daha sonra camiadan ayrılıp 22.02.2019’da sanıklar aleyhinde ifade vermeye gitmiştir. Ancak, çok garip bir şekilde İFADESİ ETKİN PİŞMAN SANIK OLARAK DEĞİL MÜŞTEKİ OLARAK ALINMIŞTIR. Hanife Akalın 01.09.2020’de mahkemede ifade verirken kendisine, Ramazan dediği kişinin Ramazan Manay olup olmadığı sorulmuştur. Hanife Akalın yıllar önce güya kendisine cinsel saldırıda bulunan kişilerin isimlerini harf sırasına göre listeleyebilecek kadar iyi hafızaya sahipken, güya bu Ramazan’ın kim olduğunu "hatırlayamadığını" beyan etmiştir. Kısaca, camiadayken, Özkan Mamati tarafından Hanife Akalın'ın cinsel saldırı iftiraları listesine yazılan Ramazan Manay camiadan ayrılınca, HER NASILSA KENDİSİNE TECAVÜZ ETTİĞİNİ HANİFE AKALIN HATIRLAYAMAMIŞTIR. Diğer deyimle, Ramazan Manay camiadan ayrıldığı için ödüllendirilerek iftira listesinden çıkartılmıştır.

  Müşteki Özkan Mamati, fotoğraf teşhisinde Mehmet Zeki Gür isimli kişiyi sözde örgüt üyesi olarak teşhis etmiştir. Bunun tek sebebi ise, aralarındaki eski bir alacak verecek ilişkisinden dolayı Özkan Mamati’nin bu kişiye duyduğu şahsi husumettir. Mehmet Zeki Gür’ün camiayla ve yargılanan sanıklarla hiçbir ilişkisi, teması, görüşmesi, HTS kaydı yoktur. Bu kişinin soruşturması tefrik edilmiş ve Adnan Oktar Davası'ndan ayrı tutulmuştur. 24.11.2020 tarihinde de KYOK kararı verilmiştir. Kararı yazan savcı, Adnan Oktar Davası'nın da savcısı olan Serdar Akan’dır. Savcı Serdar Akan, KYOK kararı verirken “müştekilerin salt soyut iddiaları dışında kamu davası açmak için somut ve yeterli delil olmadığı” gerekçesini kullanmıştır. Oysa, Adnan Oktar Davası'nda tutuklanan şüphelilerin tamamı Mehmet Zeki Gür ile aynı durumdadır, haklarında somut hiçbir delil olmayıp tek sözde dayanak müşteki ifadeleridir. SAVCI SERDAR AKAN, BU KYOK KARARINI ADNAN OKTAR DAVASI DOSYASINDAN GİZLEYEREK ÖĞRENİLMEMESİNE YÖNELİK BÜYÜK ÇABA HARCAMIŞ, DAVA DOSYASINA KYOK EVRAKINI DA GÖNDERMEMİŞTİR.

⫸  M. B. isimli sanık, operasyondan 3 ay sonra ailesiyle birlikte yaşadığı evden bir sabah baskınıyla gözaltına alınmıştır. İfadesi sırasında barodan avukat atanmasını talep etmiştir. Ancak, ilginç bir şekilde KENDİSİNİ SAVUNMAYA GELEN AVUKAT, SORGULAMANIN YAPILDIĞI MALİ ŞUBE’DE GÖREVLİ BİR KOMİSERİN EŞİDİR. BU AVUKAT M. B.’YE ETKİN PİŞMAN OLMASI İÇİN BASKI YAPMIŞ VE SORGU SIRASINDA DA ODADAN ÇIKIP YANLIZ BIRAKMIŞTIR. M. B. bu ifadede yazılanların hiçbirini kabul etmediğini mahkemeye çıkınca beyan etmiş, ayrıca ifade sırasında polis memurlarının kendisine kötü muamelede bulunduğunu, hatta taciz ettiklerini anlatmıştır. Mahkemede gerçekleri beyan eden bu ifadesinden sonra mahkeme heyeti M. B.’nin tutuklanmasına karar vermiştir. 

⫸  Kocaeli Barosu'na bağlı hanım avukat H.N, Kandıra Cezaevi'ndeki şüphelilere avukatlık hizmeti vermek için tutulmuştur. Ancak, basında hakkında asılsız haberler yapılmıştır. Mali Şube’de görevli komiser Ayhan Bedir kendisine telefonda “(cezaevine girdikten sonra etkin pişman yapılan) Ayça Pars gibi zayıf halka gördüğün kişileri bize bildir” demiştir. Aynı şubede görevli bir başka komiser olan Baybars Düzdemir ise hanım avukattan, tutuklulardan ziyade dışarıdan herhangi bir kişi kendisine ulaşmak isterse Mali Şube’ye haber vermesi şeklinde kanunsuz bir talepte bulunmuştur. Mali Şube memurları, H.N.'yi günün her saatinde telefonla sürekli arayarak rahatsız etmiştir. DOSYA SAVCISI SERDAR AKAN İSE H.Y.'DEN ŞÜPHELİLER ALEYHİNE BİR BİLGİ EDİNEBİLECEKLERİ UMUDUYLA KANUNU DOLANMA AMAÇLI TAVSİYELER VERMİŞ, YAVUZ’UN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ OLDUĞUNU AMA ŞÜPHELİ KONUMUNA GEÇERSE BU YÜKÜMLÜLÜĞÜN ORTADAN KALKACAĞINI SÖYLEYEREK VATAN CADDESİ EMNİYET'E GİDİP ŞÜPHELİ OLARAK İFADE VERMESİ YÖNÜNDE AKLA ZİYAN BİR ÖNERİDE BULUNMUŞTUR. Avukat H.N. geri adım atmamış, bilakis şikayet dilekçesi yazarak adı geçenler hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.