ZAMAN MÜSLÜMANLARIN AKIL VE VİCDANLARINI EN YÜKSEK KAPASİTEDE KULLANMA ZAMANIDIR


Ahir zaman şeytanın atağa kalkıp inananları yok etme planını devreye soktuğu bir zamandır. Ancak sonuç şeytan ve ona hizmet edenler açısından hüsran olacaktır.


Şu an insanlık çok zor bir süreçten geçiyor. Büyük bir insan kitlesi bir yandan ekonomik krizlerin bir yandan da Darwinizm’in ve materyalizmin körüklediği ırk, dil ve din düşmanlığının çemberi içine alınmış durumdalar. İyi insanlar; Allah’ı seven ve O’nun adını yüceltenler, dünyaya güzel ahlakı hakim etmeye çalışanlar üzerinde şeytan şu an büyük bir oyun kurmakta. Onların yollarını kesmeye, önlerine sürekli engeller çıkarmaya, hatta toplu olarak onları öldürmenin sinsi yöntemlerini bulmaya çalışmakta.

Allah Kuran'da şeytanın Müslümanlara karşı olan bu azgın nefretini ayetlerle haber vermiş, şeytanın inananlara duyduğu derin öfke ve kin nedeniyle, onları imanlarından vaz geçirmek, faaliyetlerine engel olmak, dünyada insanların Allah'a inanmaktan korkar hale gelmelerini sağlamak için pusuda beklediğini bildirmiştir:

(Şeytan) Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım…" (Araf Suresi, 16-7)

Şeytan tam da Rabbimiz’in haber verdiği gibi şu an Müslümanların başarısından deliye dönmüş durumda. Ne yapacağını şaşırmış Nasıl bir oyun oynasam da inananları pasifize etsem hatta canlarını alıp ortadan kaldırsam böylece konuyu kökten halletsem” planlarının tam ortasında duruyor. Bu aşağılık planlarını da, İngiliz Derin Devleti’nin onun hizmetine sunduğu adamlarıyla Dünya çapında uygulamaya sokmuş durumda. Bugün Afganistan’da, Çeçenistan’da, Filistin’de, Irak’ta, Keşmir’de, Mısır’da, Libya’da, Suriye’de, Doğu Türkistan’da, Myanmar’da, Özbekistan’da, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde ve hatta insan haklarıyla övünen Avrupa’nın büyük devletlerinde ve Amerika’da milyonlarca insan şeytanın bu büyük imha planına karşı yaşam mücadelesi veriyorlar. 

Bu mazlumlar herkesin gözleri önünde boğazlarına basılıp boğularak öldürülüyor, hamile kadınlar karınlarından kurşunlanarak katlediliyorlar. Binlerce insan kendi ana vatanlarından sürgün ediliyor, sadece Allah’a iman ettikleri için sudan bahanelerle, basın ve yalancı şahitler kullanılarak atılan iftiralarla tutuklanıp zindanlara atılıyorlar. Müebbet cezasına çarptırılarak hatta idam edilerek öldürülmeye çalışılan, binlerce yılla yargılanan tertemiz mazlum masum insanlar var. 

Bu suçsuz, mazlum tertemiz insanlara karşı şeytanın ikasıyla bir araya gelen, onları yok etmeye azmettirilmiş psikopat, ruhsuz, akıl hastası hepsinden önemlisi de Allah’a ve inananlara karşı derin bir nefretle besleyen, Kuran’ı Kerim’i duymaya dayanamayan şeytanın hizmetinde olan inkarcı bir topluluk mevcut. Bu topluluk inananlara karşı bu infaz planlarını gerçekleştirmek için tüm servetlerini bir araya getirmiş hatta dünya çapında dev bütçeler oluşturmuş durumdalar. Allah onların bu planlarını ayetlerinde şöyle ifşa etmektedir:

Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)

Gerçek şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkar edenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır. (Enfal Suresi, 36)

Ancak bu planları da bu harcamaları da kendi aleyhlerine dönecektir ve hiç beklemedikleri bir anda kendilerini Allah'ın kurduğu tuzağın içinde bulacaklardır.


Dünya çapında Müslümanlar üzerinde yoğun bir saldırı varken aklı başında vicdan  sahibi her insanın omuzlarında bu yükü hissedip azami gayret göstermesi farziyet taşır. 

Diğer yandan da Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan ve bugüne kadar dünya çapında 465 bin insanın vefatıyla sonuçlanan korona virüsünün neden olduğu pandemi insanları müthiş korkutmuş ve içlerine dönmelerine neden olmuş durumda. Çok fazla önlem alınmasına rağmen bu virüs her defasında yeni bir atakla insanlığı tehdit eden bir yaratık gibi dünyanın başında kol geziyor. İnsanlar tüm imkanlarını seferber ederek kendilerini her yönden bu pandemiye karşı güçlü tutacak tedbirler alırken özgürlükleri ellerinden alınmış binlerce masum Müslüman zindanlarda bir yandan o çile dolu hayatı buram buram yaşarlarken diğer yandan bu öldürücü virüsün tehditini elleri kolları bağlı bir şekilde hiçbir tedbir alamadan, kuzu gibi Allah’a teslim bir vaziyette yaşıyorlar.

Dünya bu haldeyken Allah'ın akıl ve şuur açıklığı verdiği insanların, hem zekalarını, hem vicdanlarını hem de zamanlarını eskisinden de kapasiteli kullanmaları gerekiyor. Nasıl ki çölde aç susuz kalmış bir insan için su altından çok daha değerli ve makbulse şu an vicdanlı, akıllı, Allah korkusu yüksek olan insanların da yapacaklarının kıymeti çok fazla. Müslümanlar büyük bir saldırı altındayken, inananlara karşı şeytan büyük bir planı devreye sokmuşken, İngiliz Derin Devleti dünya çapında inananları yok etmek için tüm hücrelerini tarihte görülmemiş bir şekilde uyandırmışken inananların ellerindeki vakti her an sönecek bir köpük gibi düşünüp onunla yarışa girmeleri gerekmektedir. 

Şu an sağlam, samimi dindarların omuzlarına her dönemdekinden belki de daha da fazla bir sorumluluk binmiş durumda. Müslümanların değil 24 saatlerini, 4-5 saatlerini dahi gündelik koşuşturmalarla, televizyon karşısında boş boş uyuklayarak, eğlenerek, vitrinlere baka baka gezerek harcayacak vakitleri yoktur. 

Bugün yüzlerce Müslüman sadece Allah’a iman ettikleri ve Kuran ahlakının dünyaya hakim olmasına gayret gösterdikleri için şeytanın avanesi tarafından hedef alınmışlardır. Bu insanlar aynı Hz. Yusuf (as)’a yapıldığı gibi zindanlara atılıp unutturulmak istenmekte böylece gözlerden uzakta yavaş yavaş öldürülmeye çalışılmaktadırlar.

Hz. Yusuf (as) da hiçbir suçu olmamasına yani ortada delil olmamasına rağmen zindana atılmış ve yıllarca zindanda tutularak insanlara unutturulmaya çalışılmıştır. Böylece kendi kendine ölmesi beklenmiştir.

Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü)ağır bastı. (Yusuf Suresi, 35)

İkisinden kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki: "Efendinin katında beni hatırla." Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı. (Yusuf Suresi, 42)

Dünyada inananlara karşı böylesine büyük bir imha planı devreye sokulmuşken vicdanı güçlü olanların dünyanın görünen gerçekliği diğer bir adıyla hayatın gerçekleri mantığı üzerinden değil Allah’ın rızasının en fazlası üzerinden günlerini, saatlerini planlamalıdırlar. Dünyanın gerçekliğini yaşayanlar Allah’la, Kuran’la bağını koparanlardır. Onlar vicdanlarının sesine uymak yerine; “Senin yapacağınla kim kurtulur” mantığını kurup vicdanlarını sustururlar. Böylece “dünyanın görünen gerçekliği”ne uyan milyonlarcası gibi zulme rıza gösterir ve sessiz kalarak şeytanın istediğini yapmış olurlar. 

Bu nedenle, samimi olanların özel bir dönemin içinde olduğumuzun bilinciyle yaşaması, planını programını ona göre belirlemesi gerekmektedir. Çünkü Müslüman, önünde bir ev yanarken onun yanından geçip tekneyle deniz turuna çıkmaz. Ya da tatile çıkmak için o evin önünden arabasına binip gaza basmaz. Çünkü bunlar normalde gayet makul şeylerken, o an için yanan evin varlığı tüm bu normal şeyleri anormal hale getirir. Yanan evi söndürmek daha öncelikli olur. O eve müdahale etmek acil hale gelmişse önceki planlarını, hayata dair projelerini geriye atmak bir nevi farziyet taşır. O zaman da Müslüman önce o yangını söndürüp içinden yardım bekleyenleri çekip çıkarır. Tüm dikkatini, enerjisini, imkanlarını bu yangını söndürmeye harcar. İnananların onun yardımına ihtiyaçları olduğunu bilir. Geçen her saniye ateşin o insanlara daha da yaklaştığını aklından çıkarmaz. 

Eğer yangını gördüğü halde o dağ bayır gezmeyi, püfür püfür deniz havasıyla serinlemeyi, boğaz turu yapmayı tercih ediyorsa burada vicdanen seçimini doğru yapmadığı söylenebilir. (Elbette en doğrusunu Allah bilir.) O zaman çevresindekilere sessiz bir dille; ben yapıyorum hadi millet siz niye yapmıyorsunuz gibi bir mesaj da vermiş olur ki Müslümanların acil yardım beklediği bu dönem ne bu ferahlığı ne de bu vurdum duymazlığı kaldırır.

Şu da var ki Müslümanın her şeyi olduğu gibi eğlencesi de Allah rızası içindir. Müslüman her konuda olduğu gibi bu konuda da Allah’ın rızasının en çoğuna göre hareket etmekle sorumludur. Müslümanların kalitesini, neşesini, güzelliğini, sevgi anlayışını, hür düşüncesini, sanat zevkini göstermek için yani tebliğ amacıyla yapılan bir eğlence güzellik ve nimettir. Ancak tüm bunları bir yana koyup sırf eğlenmeyi amaç edinerek yapılan bir tavır ise mümin için ancak vicdan azabı olur.

İnanan bir insan demek çok faydalı, çok mübarek bir insan demektir. Onun her dakikası önemlidir. Göstereceği tek bir samimi gayret, aklından çıkan düz bir fikir ya da kurduğu tek bir cümle dahi böyle özel bir dönemde müthiş makbuldür. Dolayısıyla her biri çölde karşılaşılan bir vaha hükmünde olan Müslümanlar bu özel dönemi vicdanlarını, akıllarını Allah'ın kendilerine bahşettiği yeteneklerini ortaya koymakla sorumludurlar.